HABER MERKEZİ - İngiltere Parlamentosu’nda Türkiye ve Ortadoğu’da barış çözüm arayışlarının tartışıldığı konferansın sonuç bildirgesinde, temel talebin Abdullah Öcalan’a özgürlük olduğu vurgulandı.
Öcalan’a Özgürlük Sendika Kampanyası ve Centre for Kurdish Progress tarafından İngiltere Parlamentosu’nda dün düzenlenen uluslararası konferans, Türkiye ve Kürtler başta olmak üzere Ortadoğu’da barış ve çözüm arayışlarını ele aldı. Üç oturumdan oluşan konferans, milletvekilleri, akademisyenler, gazeteciler, sendikacılar ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdi. Konferans, Muhafazakâr Parti’den Baroness Foster ile Baroness Verma’nın ev sahipliğinde gerçekleşti.
ORTADOĞU’DA BARIŞ ARAYIŞLARI
“Barış Yolu: Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu’da Bölgesel İstikrar” başlıklı ilk oturum, siyasetçi Osman Baydemir’in başkanlığında gerçekleşti. Oturumda, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Oxford Üniversitesi’nden gazeteci ve akademisyen Ezgi Başaran, Rojavalı gazeteci Ferhad Hemmi ve siyaset kuramcısı Prof. Abbas Vali konuşmacı olarak yer aldı.
Tuncer Bakırhan, Türkiye’de Kürt meselesine demokratik çözüm için parlamentoda yürüttükleri çalışmaları ve halklar arasında barış için diyalog ve müzakerenin önemini anlattı. Ezgi Başaran, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının Batı kamuoyundaki etkisinin Türkiye’yi dış politikada yeniden pozisyon almaya zorladığını; bu durumun içeride barışı yeniden gündeme getirebileceğini belirtti. Ferhad Hemmi, Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinin Rojava’daki özyönetim modeli üzerindeki belirleyici etkisine ve Kobanê devrimindeki toplumsal mobilizasyonun yapısına değindi. Prof. Abbas Vali ise Kürt hareketinin tarihsel evrimini değerlendirerek, barışın demokrasisiz mümkün olmadığını vurguladı; demokratik toplum ve demokratik süreçlerin geliştirilmesinin esas alınması gerektiğini ifade etti.
ULUSLARARASI BARIŞ DENEYİMLERİ
“Uluslararası Barış ve Uzlaşma Süreçleri” başlıklı ikinci oturum, İngiltere’de sendikal hareketin önde gelen isimlerinden Clare Baker’ın başkanlığında gerçekleşti. Oturumun konuşmacıları arasında Britanya Sendika Konfederasyonu Trades Union Congress (TUC) Yürütme Üyesi ve Kolombiya barış sürecinde danışmanlık yapmış olan Mariela Kohon ile İrlanda merkezli sendikal ve siyasi eğitim kuruluşu Trademark temsilcisi Seán Byers yer aldı.
Oturumda barış ve uzlaşma süreçlerinin tarihsel dersleri ve toplumsal temelleri tartışıldı. Kolombiya, İrlanda ve Güney Afrika örnekleri üzerinden barış süreçlerinde diyalogun önemi vurgulandı. TUC’tan Kohon, Kolombiya’daki müzakere süreçlerinde yer aldığı deneyimlere dayanarak devlet-dışı aktörlerle kurulan ilişkilerin meşrulaştırıcı gücüne dikkat çekti. Byers ise Kuzey İrlanda’daki barış sürecinin sendikaların aktif katılımı sayesinde nasıl toplumsallaştırıldığını anlattı.
İkinci panele İşçi Partisi (Labour) ve Lordlar Kamarası üyesi Maurice Glasman da katıldı. Glasman, iki yıl önce aynı mekânda yapılacak olan bir Kürt konferansının iptal edildiğini hatırlatarak, böyle bir konferansın güncel siyasal gelişmeler ekseninde yapılmasının çok kıymetli olduğunu vurguladı. Kendi partisinin de Kürtler ve Türkiye arasındaki barış girişimini kalıcılaştırmak için görev alması gerektiğini ifade etti.
Bu oturumda ayrıca Sinn Féin tarafından konferansa gönderilen bir mesaj okundu. Mesajda Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısının “önemli bir dönüm noktası” olduğu ifade edilerek, “Öcalan serbest bırakılmalıdır; onun özgürlüğü kapsayıcı bir sürecin inşası için esastır” denildi. Mesajda ayrıca Türkiye ile Kürt siyasi temsilcileri arasında diyaloğun kurulması gerektiği, barışın tüm tarafların katılımıyla sağlanabileceği vurgulandı.
İNGİLTERE’NİN ROLÜ VE ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK
“Barışı Teşvik Etmek: İngiltere’nin Rolü” başlıklı üçüncü ve son oturum, Freedom for Öcalan Kampanyası'nın sözcüsü ve 30 yıldır Britanya sendikal hareketinde öncülük yapan Simon Dubbins’in başkanlığında yapıldı. Oturumun açılışını Muhafazakâr Parti’den Baroness Verma yaptı. Verma, Parlamento’da böyle bir konferansa ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduğunu, barışın önemli ve kıymetli bir girişim olduğunu ve konunun doğru zeminde herkesin açıkça tartışılabileceğini vurguladı. Baroness Foster da oturuma ev sahipliği yaptı.
Oturumda, Oxford Üniversitesi’nden hukuk doktoru ve avukat Stephen Knight ile Kürt Kadın Hareketi’nden Meral Çiçek konuştu. Knight, PKK’nin İngiltere’de yasaklanmasının tarihsel ve hukuki boyutlarını işleyerek kriminalizasyon politikalarının sadece ulusal değil, uluslararası güvenlik rejimlerinin bir parçası olduğunu; bu tür yasakların barış süreçlerini zorlaştırdığını vurguladı. Meral Çiçek ise kadın özgürlüğü ile toplumsal özgürlük arasındaki diyalektiğe dikkat çekerek, barışın ve demokrasinin kadınlar olmadan mümkün olamayacağını, kadının tarihsel misyonu ve öncülüğünün her adımda belirleyici olduğunu ifade etti.
SONUÇ BİLDİRGESİ: TEMEL TALEBİMİZ ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK
Konferans sonunda Simon Dubbins tarafından kamuoyuyla paylaşılan Sonuç Bildirgesi, katılımcıların ortak taleplerini içerdi:
“* Bizler barış, adalet ve Türkiye’deki Kürt halkı ile daha geniş Ortadoğu halklarının temel haklarının korunması için kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.
*27 Şubat tarihli Abdullah Öcalan’ın barış çağrısını güçlü bir şekilde destekliyoruz. Bu çağrı, diyalog ve güvenin yeniden tesis edilmesi için hayati bir fırsattır.
*Kürt temsilcilerinin barış için attığı yapıcı adımları destekliyor; bu çabaların şiddetsizliği, diyaloğu ve uzun vadeli politik çözümleri esas aldığını görüyoruz.
*Türk devletini, yeniden bir barış süreci için acil ve somut adımlar atmaya çağırıyoruz. Öncelikli olarak bu süreci denetleyecek bir partiler üstü parlamenter komisyonun kurulması gereklidir. Kapsayıcı siyaset, şeffaflık ve hesap verebilirlik esastır. Bu komisyonun Temmuz ortasında kurulması beklentisi çağrımızı daha da acil kılmaktadır.
*Sürdürülebilir barışın uzun vadeli bir süreç olduğunu biliyoruz. Ancak temel adımların şimdi atılması zorunludur.
*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının derhal uygulanmasını, özellikle Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Osman Kavala gibi siyasi tutsakların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Siyasi tutukluluk hem hukuki standartları hem de barış olasılığını baltalamaktadır. Türkiye uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
*İngiltere hükümetini, Türkiye’de barış çabalarını desteklemek ve Suriye’de Kürt haklarının korunması için olumlu bir diplomatik rol oynamaya çağırıyoruz.
*İngiltere’nin Demokratik Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin çoğulcu Suriye vizyonunu desteklemesini talep ediyoruz.
*İngiltere’nin kendi sınırları içinde Kürt topluluğu ve aktivistlerinin kriminalize edilmesine son vermesini istiyoruz.
*PKK’nin yasaklanmasının yeniden gözden geçirilmesini, daha önce Kuzey İrlanda, Kolombiya ve Güney Afrika barış süreçlerinde olduğu gibi siyasi diyalogun mümkün olduğunu tanımasını talep ediyoruz.
*İngiltere sivil toplumunun, sendikalar, toplum örgütleri, düşünce kuruluşları, akademisyenler ve kurumların Türkiye’de sürdürülebilir bir barış süreci için hükümet ve siyasi aktörlerle aktif iş birliği yaparak diplomatik desteği harekete geçirmesi gerektiğine inanıyoruz.
*Öcalan üzerindeki tecrit politikalarının sona erdirilmesini temel talebimiz olarak yineliyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin belirlediği prensiplere ve ‘Umut Hakkı’ kavramına uygun şekilde, Öcalan’ın yaşama ve çalışma özgürlüğüne sahip olması gerektiğini savunuyoruz. Öcalan’ın barış görüşmelerindeki rolü daha önce çok kritik olmuş ve yeniden hukuki danışmanlara ve iletişime erişimi sağlanmadan ilerleme mümkün değildir.
*Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki hava saldırıları başta olmak üzere askeri operasyonların derhal sonlandırılmasını istiyoruz. Rojava’da geçici ateşkes ve müzakereler sürerken, Kuzey Irak’taki şiddetin barış için büyük engel teşkil ettiğinin farkındayız.
*Türkiye ve bölge için adil ve kalıcı barışın sağlanması için diyaloğun, kapsayıcılığın ve insan haklarına saygının tek geçerli yol olduğunu vurguluyoruz.”