İSTANBUL - “Kuyu tipi” cezaevlerinin kapatılması talebiyle içerideki tutsaklara destek için açlık grevine giren ESP ve SGDF’liler, dayanışma çağrısı yaptı.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'na (SGDF) yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 28 Ocak'ta 34 kişi tutuklandı. Tutuklananlar, önce Marmara ve Bakırköy Kadın Cezaevi'ne ardından başka cezaevlerine sevk edildi. ESP ve SGDF'li 7 kişi ise Çorlu Karatape ve Sincan 2 No'lu Yüksek Güvenlikli cezaevlerine sevk edildi. Bu iki cezaevine sevk edilen 7 tutsak, yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin sonlandırılması talebiyle 21 Mart ve 28 Mart'ta süresiz açlık grevi başlattıklarını duyurdu.
İÇERİDE VE DIŞARI AÇLIK GREVİ EYLEMİ
ESP ve SGDF'liler, İstanbul'un Kadıköy ilçesindeki ESP İl Örgütü'nde grevdeki tutsaklarla 3 günlük açlık grevi eylemi başlattı. Dün son bulan eyleme katılanlardan Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Serpil Topal, yüksek güvenlikli cezaevlerinin yapısını bir kuyuyu andırdığını belirtti. Serpil Topal, bu cezaevlerinin 3 katlı bloklar, çift katlı tel örgütler, küçük süzgeçli pencereler şeklinde inşa edildiğini, tutsakların tüm ihtiyaçlarını 6-8 metrekare olarak yapılan hücrelerde karşıladığını, hücreye bağlı avlu havalandırmanın bulunmadığını hatırlattı.
'İLAÇLARI BİR HAFTA BOYUNCA VERİLMEDİ'
Yüksek güvenlikli cezaevlerindeki tutsakların birçok hak ihlaliyle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Serpil Topal, "Tutsaklar sürgün olarak sevk edildiklerinde çıplak arama dayatıldı. Kronik akciğer hastası olan yoldaşımızın ilacı bir hafta boyunca verilmedi ve doktora götürülmedi. Ayrıca yine ilk bir hafta hijyen ihtiyaçları için gerekli ürünler verilmedi. Açlık grevinde olan tutsaklara eylem sürecinde gardiyanlar tarafından sözlü taciz uygulandı" ifadelerini kullandı.
Serpil Topal, taleplerini, "Öncelikle derhal çift katlı teller kaldırılmalı ve bir buçuk saatlik havalandırma sınırlamasından vazgeçilmeli. Ve elbette tüm tutsaklar için insanlık dışı ağır izolasyon koşullarının uygulandığı, tutsakları sesten, güneşten, havadan, insandan tecrit eden bu kuyu tipi hapishaneler kapatılmalı" şeklinde sıraladı.
KAMERA İLE 24 SAAT GÖZETİM
Yüksek güvenlikli cezaevlerini "Nefes alamıyorsun, güneş yüzü görmüyorsun" sözleriyle anlatan ESP üyesi Kerem Bükre ise "Tutsakları teslim almaya, yok etmeye, psikolojik olarak çökertmeye dayalı bir yapılmış bir cezaevi. Bu cezaevlerini inşa ettiklerinde ağırlaştırılmış müebbet tutuklularını koyacaklarını söylüyorlardı. Biz buna karşıyız ancak bugün baktığımızda daha iddianamesi çıkmamış tutsakları dahi oraya koyuyorlar. Orada bir tepki verdiğinde, direnişe geçtiğinde görüş yasağı, mektup yasağı ile seni birçok temel haktan mahrum bırakıyor. Hücrelerin içinde kameralar var, 24 saat her şeyini takip ediyor" diye konuştu.
'TUTSAKLAR YALNIZ BIRAKILMAMALI'
Cezaevlerinde politik tutsaklara yönelik saldırıların yeni olmadığını vurgulayan Bükre, "1982, 1984, 1996, 2000 yıllarında ölüm oruçları var. Ulucanlar Katliamı, 19 Aralık Katliamı var. Tutsaklar kendi cephesinde aslında direniyorlar, teslim olmuyorlar. Asıl mesele dışarıyla, kitlelerle bağ kurulduğunda aslında kazanımlar gerçekleşiyor. Buna karşı olmak için sosyalist olman gerekmiyor, insan olman yeterli. Bunun için dışarıda güçlü bir ses olması lazım, bizim amacımız gözleri o tarafa çevirmek, tutsaklar yalnız bırakılmamalı. Hapishanelerde tecrit sürüyor, hasta tutsaklar, cezası bitmiş tutsaklar tahliye edilmiyor, soruşturmalar açılıyor. Mutlaka tutsaklarla dayanışmalı. Geçmişte nasıl bu saldırıları geri püskürttüysek, bu kuyu tipi saldırılarını da direnişimizle geri püskürteceğimize inanıyoruz" şeklinde konuştu.
MA / Yeşim Tükel