Oluç: Cumhurbaşkanlığının kimi merkezi yetkileri yerellere devredilmeli

img
ANKARA – Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi "aşırı merkezi" olduğunu söyleyen DEM Parti Milletvekili Saruhan Oluç, kimi merkezi yetkilerin siyasi ve hukuksal alanda paylaşılmasını, kimi merkezi yetkilerin yerellere devredilmesini istedi. 
 
Cumhurbaşkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinin görüşüldüğü Meclis Kurulu'nda söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, bütçenin kadınlar, gençler, çocuklar ve çalışanların ihtiyaçları için hazırlanmadığını söyledi. Türkiye'de yaklaşık 20 milyon insanın açlık sınırında yaşadığını ve insanların yoksullukla boğuştuğunu ifade eden Ayşegül Doğan, Cumhurbaşkanlığı, Diyanet ve İletişim Başkanlığının günlük harcamasının ise 426 milyon olduğunu belirtti. 
 
'YALANI HAKİKATMIŞ GİBİ YAYIYOR'
 
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına ayrılan paya işaret eden Ayşegül Doğan, "Bu bütçeye 'hayır' diyoruz; çünkü bu bütçe, bizim bütçemiz değil. Biz yoksuluz, emekçiyiz, engelliyiz, işçiyiz, asgari ücretliyiz, çocuğuz, kadınız, genciz; bizim şirketimiz yok, holdingimiz yok, patron değiliz. İletişim Başkanlığı, yalanı hakikat gibi gösterme ve yayma başkanlığı yapıyor. Kamu iletişimi gerekçesiyle propaganda başkanlığı yapıyor. Yine, partizanlık yaparak dezenformasyonu sürdürmek hâlen asli görevlerinden biri hatta en temel görevi. Erişim engelleri ve sansür uygulamalarıyla düşünce ve ifade özgürlüğünü suç hâline getiriyor" diye konuştu. 
 
İletişim Başkanlığının sürece yönelik isteksizliğine dikkati çeken Ayşegül Doğan, "Barışın iletişimi yerine algı yönetiminde ısrar eden İletişim Başkanlığı, bu sürecin bir devlet projesi olduğunu bilmiyor mu ya da biliyor da desteklemiyor mu? Aylardır soyut bir biçimde bahsi geçen toplumsal rıza, güven, kabul, toplumsallaşma gibi çeşitli kavramlarla ifade edilen toplumsal coşku ve heyecanı ne yaratabilir? Yeni bir dil yaratabilir" dedi. 
 
'YETKİLER DAĞITILMALI'
 
Genel Kurul'da söz alan DEM Parti Milletvekili Saruhan Oluç ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni için "aşırı merkezi" tespitini yaparak, bu sistem sürdüğü müddetçe Türkiye'de demokratik bir yönetimin mümkün olamayacağını söyledi. Aşırı merkezileşmenin dengelenmesi gerektiğini vurgulayan Oluç, mevcut yapının demokratik işleyişi engellediğini söyledi. Oluç, "Yönetirsiniz, ama demokratik yönetemezsiniz. Bu aşırı merkezileşmenin mutlaka dengelenmeye ihtiyacı vardır. Kimi merkezi yetkilerin siyasal ve hukuksal alanda paylaşılması, kimi merkezi yetkilerin yerellere devredilmesi, yerel demokrasinin güçlendirilmesi, yerinden ve yerelden yönetim anlayışının ve mekanizmalarının güçlendirilmesi ilk yapılması gerekenler arasındadır" şeklinde konuştu. 
 
'DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRİR'
 
Oluç, konuşmasına şöyle devam etti: "Demokratik yerel yönetimler, her türlü demokratik rejimin temellerindendir. Halkın kamu hizmetlerine katılım hakkı, Avrupa Konseyine üye tüm devletlerin paylaştığı demokratik bir ilkedir ve Türkiye Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden biridir. Türkiye şerhler koymuş olsa da ki o şerhlerin kesinlikle kaldırılması gerekir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı imzalamıştır. Demokratik ilkelere dayanan bir ülke için kamu hizmetlerinde sorumlulukların yerine getirilmesi, kaynaklar konusunda geniş yetkilere sahip ve karar alma gücü olan organlarla donatılmış yerel yönetimlerin varlığını gerektirir. Yereli güçlendiren, öne çıkartan bir zihniyet güçlü yerel yönetimler yoluyla demokrasinin yerelleşmesini ve yerleşmesini hedefler. Yönetim sisteminin demokratikleşmesinin ancak güçlü yerinden yönetimlerle mümkün olabileceği açıktır.
 
REFORME EDİLMESİ GEREKİYOR
 
Yerel yönetimleri, halkın iradesini güçlendirecek yapılar olarak tasarlamak gerekiyor ve merkezi iktidara bağlı idari aparatlar olarak onlara yaklaşmamak gerekiyor. Demokratik hukuk devleti olmanın en önemli adımlarından biri budur. Merkezî iradenin, gerek gördüğü yerde kayyım atayarak yerel seçim sonuçlarını geçersiz hale getirmesi hukuken de uygun değildir; toplumsal, siyasal ve anayasal meşruiyet açısından da geçersizdir. Muhalefetiyle birlikte bütün partilerin, ortak bir yasa teklifiyle bu meseleyi Türkiye'nin gündeminden kaldırması zaruridir ve acildir. Bu eleştirilerin ve önerilerin bir kısmının çeşitli yasa değişiklikleri ve reform adımlarıyla, bir kısmının ise elbette bir anayasa tartışması ve yapımıyla gerçekleşebileceğini bilerek konuşuyorum. Bu ülkenin, bu topraklarda yaşayan Türk, Kürt ve tüm halkların yeni bir toplumsal sözleşmeye, özgürlükçü ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardır ve iktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte yeni bir toplumsal sözleşmenin temellerini atmamız gerekiyor. Aşırı merkeziyetçi, asimetrik ve demokratik olmayan özellikleriyle bu sistemin reforme edilmesi, revizyona uğratılması ve teknik sorunlarının giderilmesi ve bu işleyişlerin mutlaka değiştirilmesi gerekiyor."