‘Şiddetin son bulması için sorumluluk alınmalı’

  • kadın
  • 09:12 8 Mayıs 2025
  • |
WAN - Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü Kübra Karagöz, devletin kadınların sesine kulak vermesi gerektiğini belirterek, “Şiddetin son bulması için tüm kurumların sorumluluk alması gerekiyor” dedi. 
 
Erkek-devlet şiddetine karşı 1990 yılında kurulan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, 35 yıldır şiddete maruz bırakılan kadınlarla dayanışma göstererek, mücadelesini sürdürüyor. 1987 yılında örgütlenen “Dayağa Karşı Kampanya”nın ardından bir grup feminist kadın tarafından kurulan vakıf, ev içi şiddet başta olmak üzere kadınlara yönelik her türlü erkek şiddetine karşı bağımsız bir hatta çalışmalar yürütüyor. 
 
Mor Çatı, kurulduğu ilk günden bu yana, şiddetin sorumlusunun fail olduğunu esas alarak kadınlara ihtiyaç duydukları desteği kendi olanaklarıyla sunuyor. 1995 yılında kendi bağımsız sığınağını açan vakıf, yıllar içinde binlerce kadına ulaşarak hem bireysel destek sağladı hem de toplumsal mücadeleye katkı sundu. Bugüne kadar 37 binden fazla kadın ve çocuğa sosyal, hukuki ve psikolojik destek sunan Mor Çatı, 451 kadın ve 515 çocuğa da sığınak desteği verdi.
 
Temel amaçlarının kadına yönelik şiddetin olmadığı bir dünya olduğuna dikkat çeken Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü Kübra Karagöz, “Cezasızlık politikalarının konuştuğumuz bir yerde, şiddet artı ve ya azaldı demek mümkün değildir” dedi.
 
‘SIĞINAKSIZ BİR DÜNYA HEDEFLİYORUZ’
 
Kadınlara yönelik şiddetle mücadele eden yapıların bir araya gelmesini sağlamak amacıyla düzenlenen kurultaylara dikkat çeken Kübra Karagöz, her yıl bir araya gelerek politikalarını belirlediklerini söyledi. Kadın örgütlerinin ortak mücadele zeminlerinden birinin de kurultaylar olduğunu belirten Kübra Karagöz, “Her yıl bir kez toplanıyoruz. Kendi bileşenlerimizle bir araya gelerek politikamızı, mücadele yöntemlerimizi ve yol haritamızı belirliyoruz. Bu kurultaylara yerel yönetimler, kamu kurumları, barolar ve feminist örgütler de katılım sağlıyor. Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetle mücadele politikalarını ve bölgeye dair özgül meseleleri de ele alıyoruz. Mor Çatı’nın da bileşeni olduğu bu yapı, sığınaksız bir dünya hedefiyle hareket ediyor. Kadınların şiddet ortamlarından çıkabilmesi, şiddetle mücadelede etkin mekanizmaların kurulması ve kadın odaklı politikaların geliştirilmesi bu yapının önceliklerindendir. Bu kurultaylar, kadınların sözünü söyleyebildiği, ortak iradenin oluşturulabildiği önemli zeminlerden biridir” diye belirtti. 
 
‘SALDIRILAR ARTI’
 
Kurultay bileşenlerinin kadına dönük uygulanan politikalarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yaptıklarını ifade eden Kübra Karagöz, bileşenlerin Türkiye sahasında ve yerellerinde bu noktada çalışmalar sürdürdüğünü anlattı. Kübra Karagöz, “Yıllar içerisinde kadınlara ve diğer tüm gruplara, saldırıların artığını daha da hedef haline geldiğini görebiliyoruz. Özellikle şiddetin önlenebilmesi ve şiddet uygulayanın durdurulması, o politikaların sürdürülebilmesi için yürütülen süreçlerde, eksiklikleri uygulama noktasındaki yetersizliklerini çok net görebiliyoruz. İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çekilme kararı ile başlamadı ama bu sürecin bir sonucuydu” diye konuştu. 
 
 ‘ŞÖNİM’İN SORUMLULUK ALMASI GEREKİYOR’
 
 Kadınların yaşamlarının ve beyanlarının sistematik biçimde sorgulandığını belirten Kübra Karagöz, devletin kadın bedeni üzerinde kurduğu politikaya dikkat çekti. Kübra Karagöz, “Kadınların bedenleri ve hayatları üzerinden politika yürüten bir sistemle karşı karşıyayız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görevi, şiddetin önlenmesi ve kadınların güvenli ortamlara erişiminin sağlanmasıdır. Bakanlık, bu konuda bütünlüklü bir politika yürütmelidir. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM) 81 ilde bulunduğunu biliyoruz. Bazı büyükşehirlerde birden fazla merkez olduğunu biliyoruz. Ancak nicelikten ziyade, bu merkezlerin nasıl çalıştığına dair şeffaf bilgilendirme yapılmıyor. Bakanlığın bu konuda kamuoyunu bilgilendirme gibi bir alışkanlığı ne yazık ki yok” ifadelerini kullandı.
 
 ‘ERKEK PERSONELLE MUHATAP OLUYOR’
 
Kadınların yaşadıkları ve aktardıkları deneyimlerin, bakanlıkların görevlerini yerine getirmediğini ortaya koyduğunu dile getiren Kübra Karagöz, “Kadınlar, destek almak için başvurduklarında çoğu zaman erkek personelle muhatap oluyor. Bu durum, mevcut sistemin kadın odaklı çalışmadığını gösteriyor. Sığınaklar, kadınların şiddetten uzaklaşarak geçici olarak güvenli bir alana erişmeleri için kuruldu. Ancak sahada karşılaştığımız gerçeklik, verilen rakamların ve anlatılan niteliklerin gerisinde. Bütçe gerekçesiyle aylarca tadilata alınan sığınaklar var. Kadınların çocuklarının yaşı, psikiyatrik durumu, engellilik hali, hatta göçmen ya da turist statüsü bahane edilerek bu kadınlar sığınaklara alınmıyor. Sığınakların kapsayıcı olması gerekiyor. Bu merkezler tüm kadınlar içindir. Ancak uygulamada kadınların bu hakka erişiminin sistematik biçimde engellendiğine tanıklık ediyoruz” dedi. 
 
KADIN MÜCADELESİNİN KAZANIMLARI
 
Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede Türkiye dışındaki kurumlarla da temaslar kurduklarına dikkat çeken Kübra Karagöz, farklı ülkelerdeki sığınak modellerinin Türkiye'de de uygulanabileceğini söyledi. Kübra Karagöz, bazı ülkelerde sığınakların acil durumlara göre kademelendirildiğini ve kadınların ihtiyaçlarına göre süreli olarak destek sunulduğunu aktararak, Türkiye’de de bu sistemin uygulanması gerektiği yönünde talepte bulundu. Kadınların örgütlü mücadelesinin şiddetle mücadelede en önemli güç olduğunu vurgulayan Kübra Karagöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün hâlâ şiddetle mücadele mekanizmalarını konuşabiliyorsak, sokaklarda adımızı haykırabiliyorsak, bu kadın mücadelesinin kazanımıdır. Bizler çok güçlüyüz. Kadınlar bu güçle örgütleniyor. Sığınaksız bir dünya mümkün. Etkin devlet politikalarıyla, caydırıcı cezalarla, şiddetle mücadele mekanizmaları uygulanırsa, şiddet son bulabilir. Şiddetin son bulması için tüm kurumların sorumluluk alması gerekiyor. Her kurum, kadına yönelik bakışını gözden geçirmeli. Devlet, kadın örgütlerinin sesine kulak vermeli. Ancak o zaman gerçek bir dönüşüm mümkündür.” 
 
MA / Ruken Polat - Özlem Yacan