İZMİR - Tüm göstergeleriyle Türkiye ekonomisinin kamufle edilen bir krizi yaşadığını söyleyen ekonomist Aydın Arı, kısa süre içinde bunun patlak vereceği uyarısında bulundu.
Türkiye, döviz kurlarının rekor üstüne rekor kırdığı, enflasyon verilerinin öngörülerin üstünde çıktığı, işsizliğin her geçen gün büyüdüğü, dış ticaret açığının arttığı, üretim ekonomisinin kriz yaşadığı bir ortamda 24 Haziran baskın seçimlerine gidiyor. Ekonomik göstergelerde yaşanan hareketlenmelerle birlikte hükümet, baskın seçimler öncesi emeklilere ikramiye, vergi borçlarına af gibi yöntemlere başvurdu. Ancak önceki dönemlerde de denenen benzer yöntemlerin pek etkili olmadığı biliniyor. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edilen Ekonomist Aydın Arı, Türkiye ekonomisinin içerisinde bulunduğu hali yorumladı. Arı, 16 yıllık AKP iktidarı boyunca ekonomik sorunları çözecek politikalar üretmek yerine talan ve rant ekonomisini besleyen politikalar uygulandığını ifade etti.
‘GÖSTERGELER KÖTÜYE GİDİYORDU, ŞİMDİ ÖZELLİKLE KÖTÜYE GİDİYOR’
Kapitalizmin 1970’lerden bugünlere sürekli bir kriz içerisinde olduğunu belirten Arı, özellikle 2008-2009 krizinin merkez kapitalist ülkelerde farklı bir boyut aldığını kendilerine gösterdiğini kaydetti. Türkiye gibi bir ülkenin de genel olarak kapitalizmin yaşadığı bu krizden muaf olmasının mümkün olmadığının altını çizen Arı, Türkiye’nin kendi sıkıntıları dışında küresel kapitalizmin yaşadığı sıkıntıları yaşadığını ifade etti. Arı, birçok makro ekonomik göstergenin kötüye gittiği, gittikçe kötüleştiği bir ortamda ise Türkiye’de seçim sürecinin başladığına işaret etti.
‘16 YILDA TALAN VE RANT EKONOMİSİ BESLENDİ’
Bu durumun Türkiye’nin yapısal problemleri ile alakalı olduğunun altını çizen Arı, “Türkiye’nin temel sorunu, herhangi bir ekonomik üretimi yapamama sorunu. Türkiye üretim yapamayan bir ülke. Dolayısıyla üretim yapamayan bir ülkenin gittikçe daha pahalı mal ithal eder hale gelmesi gayet mantıklı bir şey. Onun dışında biriken bir sürü temel ekonomik yapısal sorunu var. Tarımdan sanayisine kadar, finans sektöründen bankacılık sektörüne kadar hemen hemen her sektöründe problemi olan bir ülke. Kapitalist bir ülke olarak böyle bir problemi sürekli olarak yaşayan bir ülke. 16 yıllık mevcut hükümet döneminde yapısal problemlere ciddi çözümler üretecek bir ekonomi politikası uygulamadı, önlem almadığını tespit ediyoruz. Yani daha çok bir talan ekonomisi, bir rant ekonomisini besleyecek ekonomi politikaları uygulandı” dedi.
'BİRİKEN SORUNLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ'
Türkiye’nin gittikçe katlanan iç ve dış borçlarına da değinen Arı, borç sorununun Türkiye için yeni bir sorun olmadığını ifade etti. Mevcut hükümetin bu güne kadar ki ‘başarılarından’ bir tanesinin sorunları kamufle edebilme gücü olduğunu dile getiren Arı, “Rant dağıtım mekanizmalarının çok iyi, ince ince işlenmiş olması bu sorunları kısmen kamufle ediyormuş gibi görünüyordu ama şimdi biriken sorunlarla karşı karşıyayız. Mesela Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip Erdoğan) o kadar baskı yapmasına rağmen Para Politikası Kurulu geçen hafta faizleri artırdı. Her şeye muktedir bir Cumhurbaşkanı ‘faizleri artırmayın’ demesine rağmen Para Politikası Kurulu 75 baz puan faiz artırmak zorunda kalıyor. Buna rağmen faiz artışı, döviz kurundaki artışı durduramıyor” diye konuştu.
TÜRKİYE TEK ÖRNEK !
Bu değerlendirmelerinin devamında “Hem döviz kuru, hem faizler hem de enflasyonun aynı anda yükseldiği başka bir ülke yok” diyen Arı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü bunların üçü aynı anda yükselmez. En azından kapitalist ekonominin işleyişine dair bildiğimiz her şeye aykırı bu. Üçü de birlikte yükseliyor. Bütün göstergeler kötüye gidiyor. Dolayısıyla çok geciktirilen, ertelenen, kamufle edilen bir kriz yaşıyoruz. Kısa sürede patlayacaktır. Yani bu kaçınılmaz bir şey. Enflasyon yükseliyor. Merkez Bankası ise engellemek için faiz oranları artırmaya çalışıyor beklendiği ya da istenildiği kadar. Çünkü öngördükleri kadar artıramıyorlar.
Bana kalırsa Merkez Bankası’nın kendi yaptığı değerlendirmelerde faiz oranlarının daha yüksek olması gerekiyor. Ama Cumhurbaşkanı’nın baskısından dolayı yapamıyor. Yine de yüksek bir artışa da gittiler. Faiz oranları artıyor, enflasyon artıyor, döviz kurları yükseliyor yada Türk Lirası’nın değer kaybetmesi sürüyor. Dünyanın hiçbir yerinde üçü birden artmaz. Faiz oranlarını artırıyorsunuz. Bu döviz kurlarını baskılayıcı bir şeydir, enflasyonu baskılayıcı bir şeydir. Etkisini bu ay olmasa bile önümüzdeki ay görmemiz gerekiyor.”
‘EKONOMİYE HAKİM OLMAYAN BİR İKTİDAR VAR’
Arı, seçim ortamına girilmesi ile ise, ekonomideki siyasi beklentilerin arttığına dikkat çekti. Bu atmosferde ekonomiye çok hakim olmayan bir iktidar olduğunu vurgulayan Arı, “Siyasi beklentiler, ekonomik bir takım aktörlerin spekülatif hareketlerine yol açıyor. Kural buydu çünkü, hükümetin yıllardır uyguladığı kural. Döviz kuru serbest dalgalanan bir sistem olacaktı. Merkez Bankası’nın uygulayabileceği tek araç faiz aracıydı. Dolayısı ile döviz kuru serbest dalgalanırken, faizlerle para politikasına müdahale edeceklerdi. Şimdiye kadar böyle yaptılar” dedi.
‘SEÇİMDEN SONRASINI ÖNGÖRMEK ZOR’
Arı, mevcut ekonomik durumun ülkeyi seçimlere kadar taşıyıp taşıyamayacağını konusunda ise şunları söyledi: “Öyle ya da böyle seçime kadar taşıyacak o kesin. İşte af yasası hazırlanıyor geniş kapsamlı. İçeriği tam değerlendirilemese de halen vergi affı, imar affı ve başka aflar geliyor. Yani devlete karşı olan borçların önemli bir kısmını yeniden yapılandırılması adı altında. 40 milyar TL civarında bir gelir beklentisi var aftan. Hem seçim yatırımı hem de ekonomiyi en azından seçimlerden sonraya kadar taşıyacak bir rahatlama yaratabilecek hamleler planlıyor hükümet. Yakında hayata geçirirler. Dolayısıyla seçime kadar bir süre böyle idare edecekleri görülüyor. Ama seçimden sonrasını öngörmek zor. Ama seçimden sonraki en temel problemler yüksek işsizlik oranları, düşük ücretler, yüksek enflasyon ve üretemeyen bir ekonomi problemi ile karşı karşıya kalınacağı kesin. Kriz göstergelerinin tamamının kötü olduğu bir dönem olacağı kesin. Cumhurbaşkanı (Erdoğan) 16 yıldır bu ülkeyi yönetmiyormuş gibi ekonominin çok kötüye gittiğini, bu işleri düzeltmek için kendisini seçmemiz gerektiğini söyleyen bir Cumhurbaşkanı. Dolayısı ile o tekrar iktidarını sürdürürse aynı problemlerle o karşı karşıya kalacak.”
MA / Ahmet Kanbal