'Akkuyu Rusya için büyük bir fırsat ama hiç bitmeyebilir'

img

ANKARA - Enerji Uzmanı Mühdan Sağlam, 2010 yılından bu yana 3’üncü kez açılışı yapılan Akkuyu Nükleer Santrali’nin finans sorunun devam ettiğini ve projenin hiç bitirilmeyebileceğini söyledi. Sağlam, doğalgazın yüzde 55’ini Rusya’dan alan Türkiye’nin bu projeyle daha çok bağımlı hale geleceğini dile getirdi. 

Rusya ile Türkiye arasında uçak kriziyle başlayan gerginlik, her iki ülke yönetimi için yeni başlangıçlara kapı araladı. Rusya’nın kontrolünde ilerleyen ilişkilerde Türkiye, enerji olmak üzere birçok alanda daha fazla Rusya’ya bağımlı hale geliyor. Rus devlet şirketi olan ROSATOM’ın 20 milyar dolar olarak hesaplanan ve temeli atılan Akkuyu Nükleer Santrali’nin enerji politikasına yansıması, hedefleri ve gelecekteki rolüne ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Enerji Uzmanı Mühdan Sağlam, projenin küçük adımların dışında ilerleme kaydetmediğine dikkat çekti. 
 
‘BU 3’ÜNCÜ AÇILIŞ’
 
“Bu proje aslında 2010 yılında imzalandı. Çok sekteye uğradı şimdiye kadar... Hala küçük temel atmalar dışında projede ilerlenebilmiş değil” diyen Sağlam, “Bu 3’üncü açılış… Bu kadar gecikmesinin nedeni de inşaat lisansının geç çıkmış olmasıdır. Çünkü elektrik piyasasına girmeniz için üretim lisansı, satış lisansı gibi süreçler var. Bunlar alındı ama rektörlerin inşası için gerekli olan lisans Putin’in Türkiye’ye geleceği 3 Nisan’dan önceki gece çıktı. Bunun kendisi zaten sorunlu bir şey. Çünkü 3 yıllık bir bekleme vardı. Aslında var olan bir süreç ve çok ağır işliyor. Bürokratik olarak mevzuatın hazır olmamasının getirdiği sorunlar var. Nihayetinde Türkiye’nin ilk nükleer enerji ile tanıştığı bir deneyim Akkuyu” dedi.  
 
‘FİNANS SORUNU VAR’
 
Temel atılmasına rağmen projenin finans kısmının hala belirsiz olduğunu dile getiren Sağlam, şöyle devam etti: “Bununla birlikte en büyük sorunlarından biri de sermaye sorunu. 2010 yılında anlaşma yapılırken şöyle bir yol haritası izleneceği söylenmişti. Projenin yüzde 51’i Rusya adına ROSATOM’da kalacağı... Geriye kalan yüzde 49’unun da Türkiye’de paylaştırılması kararlaştırılmıştı. Bu süreç boyunca sermaye adına olumlu gelişmeler yaşanmadı. Colin, Kalyon ve Cengiz İnşaat buna talip oldular. 3’lü bir konsorsiyum oluşturuldu. Ancak ilerleme sağlanamayınca ROSATOM bu 3 şirketi araştırma ihtiyacı hissetti ve bir ön rapor hazırladı. Aslında şirketlerin borçları, kredi durumları, Türkiye’de yaptıkları işler ve projelerin yer aldığı bir araştırmaydı. Bunun sonucunu bilmiyoruz. Bu ilan edilmeden konsorsiyum projeden çekildiğini ilan etti ve en büyük sorun olarak sermaye yetersizliğini gösterdiler. Ancak yüklü bir sermayenin gerekli olduğu başında da biliniyordu. Neden çekildikleri doğrusu bilmiyoruz. Şuanda projeye finansman bulunamıyor. ROSATOM’un da bunu tek başına yapacak bir gücü yok. Şirket başta Mısır, Arabistan, Çin olmak üzere dünyanın pek çok yerinde nükleer projeler yürütüyor. Dolayısıyla bütçesinin önemli bir kısmını Türkiye’ye kanalize etmek istemiyor. 2019 yılında sermaye kanalize edileceğini söylediler ki bu projenin çok yavaş ilerleyeceği anlamına geliyor. Bu aynı zamanda projeye yönelik bir umutsuzluk da demek.” 
 
‘BU PROJE HİÇ BİTMEYEBİLİR’
 
Projenin hedeflenen 2023 tarihine ulaşamayacağını vurgulayan Sağlam, “Proje başlarken bunun 2025’te ilk reaktörün işletilmesi hedefleniyordu. 2023 rica edildi ve ROSATOM bunu kabul etti. Bu bir inşaat aslında. Ekstra güvenlik gerektiren bir proje. Bir bina da yapsanız, bir nükleer reaktör de inşa etseniz sermayeye bakar. 2023’e ulaşacağını söylemek iddialı” diye konuştu. Sağlam, “Projenin sona ermesi de belirsizliğini koruyan bir konu” diyerek bu işin hiç bitmeyebileceğini belirterek, şunları ifade etti: “2019’da gerekli sermaye bulunmazsa ROSATOM böyle bir projeyi uygulamak istemeyebilir. Çünkü şartlarda uyumsuzluk var. Evet devletin güçlü imtiyazları var, 90 yıllık bir imtiyaz sağlandı firmalara. Santralin ömründe de uzun bir imtiyaz bu. Stratejik yatırım perspektifine dahil edildi 2016 tarihinde. Bu proje çalışma durduğu zaman devlet imkanları seferber edilerek bir ikna turuna çıkıldığını görüyoruz. Dolayısıyla proje resmi olarak bitmese bile durdurulabilir veya bu çalışma uzun yıllar sürebilir. Zaten hali hazırda 8 yıl sürmüş 10 yıl daha bekleyebilir. 2023 Türkiye için önemli bir tarih olabilir ama şartları yerine getirilmezse bu Rusya açısından bir anlam ifade etmeyebilir.” 
 
Meselenin arkasında Rusya açısında da siyasi ajandalar olduğuna inan Sağlam, Rusya ve ROSATOM’un politik angajmanlarına ilişkin de şunları söyledi: “Bu proje ile Akdeniz’de sizin şirketinizin en az 30 yıl var olması demek. Siz orayı kontrol edeceksiniz. Nükleer Santral sadece üretim ünitelerinden yani reaktörlerden oluşmuyor. Türkiye gibi Ortadoğu coğrafyasında bulunan bir ülkenin güvenlik tehditleri de çok yüksek. Proje tanıtılırken peki bir intihar saldırı olur mu deniyordu. Reaktörlerinden birine zarar verilirse, radyoaktif yayılım başladığı zaman felaket geldi demektir. Bununla birlikte Mersin civarına füzelerin konulduğunu görüyorsunuz. Bunlar kimden alınıyor? Bu çok yönlü bir ticari ilişki demek çünkü Rusya için sadece enerji anlaşmasını ifade etmiyor.”  
 
Türkiye’nin gittikçe Rusya’ya bağımlı hale gelmeye başladığının da altını çizen Sağlam, şöyle devam etti: “Siz bu ülkenin doğalgazının yüzde 55’ini Rusya’dan sağlıyorsunuz. Eğer Cumhurbaşkanının söylediği bu Akkuyu’daki ünitelerden elektriğin yüzde 10’u esas alırsak - ki bu kesin bir rakam değil -  yüzde 65 Rusya’ya bağımlı hale gelirsiniz. Bu Rusya için bulunmaz bir fırsat.” 
 
Rusya’dan alınan Doğalgaz’ın ısınmadan ziyade büyük oranda elektrik üretiminde kullanıldığını hatırlatan Sağlam, “Bununla birlikte eğer elektrik üretiminin de yüzde 10’unu aynı ülkeye verirseniz, stratejik olarak bağlanırsınız. Dikkatli olmanız gerekiyor” dedi. 
 
‘AKDENİZ’DE SULAR ISINIYOR’
 
Akdeniz’de yaşanan doğalgaz arayışları ve enerji çekimlerine de dikkat çeken Sağlam, İtalya, İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan arasında Avrupa’ya Güney Akdeniz’den Doğalgaz sağlamak amacıyla anlaşma imzalandığını hatırlattı. Akdeniz’den Kıbrıs ve İsrail tarafından çıkarılacak gazın Avrupa pazarına iletilmesi yönünde bir proje hazırlandığını dile getiren Sağlam, Rusya’nın Avrupa’ya yıllık olarak sağladığı 200 milyon metreküplük gazın yanında Akdeniz’den sağlanan gazın çok kıymetinin olmadığını ancak sembolik bir önemi bulunduğunu söyledi. Mısır’da ve Lübnan’da da benzer bir arayışın olduğunu söyleyen Sağlam, “Güney Kıbrıs’ın Münhasıran ekonomik bölgesi ile Türkiye’nin kara sularının çakışması durumu söz konusu. Türkiye’nin haklı gerekçeleri var. Eğer bu senaryo gerçekleşirse Antalya’dan öteye 10 metre açılamazsınız” diye belirtti.
 
Sağlam, Yunanistan ve Türk gemilerinin Akdeniz’de karşı karşıya geldiğini belirterek, “Klasik deyim ile Akdeniz’de sular ısınıyor. Suriye Akdeniz’e açılan bir ülke, Rusya’nın orada askeri üssü var. Bu bir enerji savaşımı. Ya da bir enerji bölüşümü var. NATO’nun Akdeniz birimi alanda, Rusya’nın gemileri alanda… Çok aktörlü çok boyutlu zaman zaman tansiyonun yükseldiği, enerji jeopolitiği kavramını duyduğumuz bir alan” dedi. Sağlam, çekişmenin “gelecek vaat eden enerji kaynaklarına” yönelik olduğunu belirterek, “O yüzden kafa kafaya gelme durumu var” diye konuştu. 
 
Çatışma durumu olması durumunda çok sarsıntılı olacağını sözlerine ekleyen Sağlam, şöyle dedi: “Kıyıdaşlar belli. Akdeniz’de İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, Türkiye NATO ülkeleri. Bunlar karşı karşıya gelebilir. O zaman 5’inci maddeyi nasıl işleteceksiniz? Buna Mısır ve İsrail dahil olduğunda ne olacak? Rusya ne yapacak? Çin kimin tarafında duracak? Hatlar gergin. Hemen bir çatışma çıkmaz ama bunun potansiyeli var.” 
 
Enerji çeşitlenmesi konusunda doğa dostu güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilebilir enerjiye ilgi duyulması gerektiğini ifade eden Sağlam, şunları söyledi: “Batı ülkelerinde güneş enerjisi kilovat başına 3 cente üretiliyor. Peki Nükleer Enerjiye ne kadar vereceğiz 12-15’e cente üretilecek. Hadi diyelim çevreyi düşünmüyorsunuz ama tüccar kafası ile bakılsa bile bu yola girilmemesi gerekiyor. Türkiye 4 mevsimi yaşayan bir ülke. Güneş enerjisi için rüzgar enerjisi için uygun alanlar var. Ama bu HES’leri yaptıkları gibi değil... Muhalif diye çevre örgütlerinin, odaların, Tabipler Birliğinin sesinin kısılmaması gerekiyor. Bunlar sizin düşmanınız değil.”  
 
Enerji politikalarının doğrudan uluslararası ilişkiler üzerinde etkilediğini belirten Sağlam, “Ama bu konuda dikkatli adım atmak lazım. Bu sizi sıkıştırabilir de. Enerjinin laneti demezsek bile bunun ciddi etkileri olabilir” uyarısında bulundu. 
 
MA / Kenan Kırkaya