Arabuluculuk büroları uzlaşma sağlayamadı

img

ANKARA - İşçi ve işverenler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için adliyelerde kurulan Zorunlu Arabuluculuk bürolarına 1 Ocak'tan bu yana 78 bin 540 işçi başvuru yaptı. Başvurucu 10 bin işçi işverenle uzlaşmadı, 51 bin işçi ise halen beklemede. İş Uzmanı Sait Demir, “Verilerden de anlaşıldığı üzere arabuluculuk kurumu işçilerin sorununu çözemiyor” dedi.

İşçi sendikaları tarafından “işçi sınıfı haklarını sermayenin insafına terk etme düzenlemesi” şeklinde tanımlanan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda “işçi işveren anlaşmazlıklarına dair değişiklik” öngören yasa tasarısı, 12 Ekim 2017 tarihinde Meclis’te kabul edildi. “Zorunlu Arabuluculuk” uygulaması, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Yürürlüğe giren uygulamaya göre işçilere haklarını aramak için arabulucuya gitme zorunluluğu getirildi.
 
Arabuluculuk Daire Başkanlığı’ndan aldığımız son bilgilere göre, uygulamanın yürürlüğe girdiği üç aylık süre zarfında bu yana, adliyelerde kurulan arabuluculuk bürolarına 78 bin 540 başvuru yapıldı. Bunlardan 18 bin 276 işçi ile işveren arasında uzlaşma sağlanırken, 8 bin 808 işçi işverenle uzlaşmadı. Uzlaşmak için arabuluculuk kurumuna başvuran 51 bin 456 işçi ise halen beklemede.
 
DİSK/Genel-İş Sendikası uzmanı M. Sait Demir, Zorunlu Arabuluculuk uygulamasını “işçiyi daha azına razı etme müessesesi” olarak tanımladı. i.
 
‘İŞÇİLER SERMAYENİN İNSAFINA TERK EDİLDİ’ 
 
“Verilerden de anlaşıldığı üzere arabuluculuk kurumu işçilerin sorununu çözemiyor” diyen Demir, arabuluculuk uygulamasının en önemli dayanaklarından birisi olan “işçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıklarda her iki tarafın eşit haklara sahip olduğu ve beliren anlaşmazlıkları aralarında anlaşarak çözecekleri” iddiasının aldatmacadan ibaret olduğunu ifade etti. 
 
Demir, “Arabuluculuk, dünyadaki uygulamalar dikkate alındığında özü itibariyle gönüllülük esasına dayanan bir uygulama olması gerekirken, ülkemizde zorunlu tutulmuştur. AKP bu yeni uygulama ile yoksulluk içinde kıvranan işçi sınıfının haklarını sermayenin insafına terk etmiştir. İleride karşılaşacağımız tablo ortadadır; işçi, arabulucu önünde hakkından daha azına ikna edilmeye çalışılacaktır” şeklinde değerlendirdi.
 
‘İŞVERENİN LEHİNE OLAN ANLAŞMALARA RAZI EDİLMEK İSTENİYORLAR’
 
Demir, zorunlu arabuluculuk uygulamasının işçinin hak arama özgürlüğünü engellediğini de kaydetti. 
 
“Uygulamayla, işçilerin yargı yoluna başvurmaları engelleneceği gibi işverenin lehine olan anlaşmalara razı edilerek hak gaspı ve kaybı yaşamalarına neden olunacaktır” diyen Demir, şunları söyledi: “İşe iade davaları, disiplin cezalarının iptali davaları, toplu sözleşme yapılması bakımından işletmenin kapsamına ilişkin davalar, toplu sözleşme yorum davaları ile grev veya lokavtın yasadışı olduğuna ilişkin tespit davalarında Bölge Adliye Mahkemeleri son itiraz mercii olacak, Yargıtay nezdinde temyiz yoluna gidilemeyecektir. İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla, hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti, kıdem ve ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat davaları için zamanaşımı süresi on yıldan beş yıla indirilmiştir. Bu madde için sunulan gerekçenin ‘işverenin bugün işten çıkardığı bir işçi için 10 yıl boyunca dava tehdidi altında olmasının yatırım ve gelecek planlarını etkileyecek olması’ şeklinde ifade edilmesi düzenlemenin öncelikle işvereni gözettiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.”
 
‘UYGULAMA KALDIRILMALI’
 
Uygulama ile birlikte işçilerin hak arama haklarının ellerinden alındığını ifadelerine ekleyen Demir,  “İşçiyi alacakları ve diğer hakları konusunda hak ettiğinden daha azına razı etmek üzere dayatılan zorunlu arabuluculuk her yönüyle karşı çıkılması ve ortadan kaldırılması gereken bir uygulamadır” diye ekledi.
 
MA / Selman Güzelyüz