Ekonomist Arı: Kriz kapıda

img

İZMİR - Türkiye’de bugün 1994 ve 2001 krizlerine götüren yapısal sorunlarının tamamının mevut olduğunu belirten Ekonomist Aydın Arı, siyasi ya da ekonomik bir etki ile krize sürüklenilebilineceği söyledi. Arı, olası krizin ise daha fazla işsizlik, düşük ücretler ve yüksek fiyatlar olarak yansıyacağını kaydetti.

Türkiye ekonomisinin büyüme, enflasyon, cari açık ve işsizlikle ilgili göstergeleri alarm verir seviyede. Ekonominin kötüye gittiğinin AKP’li kurmaylar tarafından da dile getirilmeye başlanması, bu konudaki kaygıları daha da arttırdı. Dolar ve Euro kurlarının ardı ardına zirveye ulaşmasının yanı sıra ekonomik göstergelerdeki hareketliliği Dokuz Eylül Üniversitesi’nden “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için ihraç edilen Ekonomist Aydın Arı değerlendirdi. 
 
Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlar içinde olduğunu ve 2001 ila 2008 yıllarında yaşanan kriz göstergelerinin tamamının şu an mevcut olduğunu söyleyen Arı’ya göre, sadece siyasi bir kriz bekleniyor.
 
‘EKONOMİDE YAPISAL SORUNLAR VAR’
 
Dolar ve Euro’da yaşanan artışın Türk Lirası’nın değer kaybetmesi anlamına geldiğini belirten Arı, Türkiye’nin bir birim ürün ithal edebilmek için daha fazla ürün ihraç etmek zorunda kaldığını söyledi. Türkiye’deki üretimin dışarıdan gelecek ürünler karşısında değer kaybetmesi ile daha fazla harcama yapmak zorunda kalınacağını da belirten Arı, döviz kurlarındaki hareketliliğin var olan dış ticaret açığını daha fazla açacağını ifade etti. 
 
Arı, ekonomideki çalkantıların temel nedenlerinin yapısal sorunlardan kaynaklandığının altını çizmesinin yanı sıra spekülatif hareketlerin ise sadece yapısal sorunların üstüne ek olarak bindiğini kaydetti. 
 
‘DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR’
 
Geçtiğimiz ay dış ticaret açığındaki yüksek artışı hatırlatan Arı, “Ekonomik göstergeler, işsizlik, üretim göstergeleri 2017’ye nazaran daha da kötüye gitti. Döviz kurlarındaki kısmen spekülatif olan hareketliliğin büyük bir kısmı ise, yapısal sorunlardan kaynaklanmakta. Bir takım yapısal sebeplere ilişkin göstergeler ortaya çıktığında spekülatif hareketler olur ama bu spekülatif hareketler asıl olması gereken şeyin de göstergesidir aslında. Yani bu böyle gidecektir de zaten, gitmek de zorunda. Çünkü ekonominin yapısına ilişkin herhangi bir iyileşme yok. Bu yönde de devam edecektir. Ekonominin yapısından kaynaklanan bu hareketlilik, ileri-geri dalgalanmalarla bir süre daha devam eder. Ama asıl mesele yapısal sorunlar ve bunlar hala kötüye gidiyor. Dolayısıyla kurlar daha da yükselmeye devam edecek. Türkiye’de üretim yetersiz, fiyatlar yüksek, işsizlik oranları, enflasyon yüksek, ücretler düşüyor… Sonuç olarak emekçilere, işçilere daha fazla işsizlik, daha yüksek fiyatlar ve daha düşük ücretler olarak yansıması olacaktır” dedi. 
 
‘İŞVERENLERİNİN İLK BAŞVURDUKLARI YÖNTEM ÜCRETLERİ DÜŞÜRMEK’
 
Arı, döviz kurlarındaki artış nedeniyle Türkiye ekonomisinde rekabet gücünün azaldığını da ifade etti.
 
Rekabet gücü kazanmak için ise, maliyetleri ve fiyatları düşürme yönelimi olduğunu söyleyen Arı, işverenlerinin rekabet gücünü sağlamak için ilk başvurdukları yöntemin işçi ücretlerini düşük tutmak ve ürünlerin Türkiye’deki fiyatlarını da yüksek tutmak olduğunu vurguladı.
 
Türkiye’nin üretebilen bir ekonomi olmadığını vurgulayan Arı, şöyle devam etti: “İşsizlik rakamlarındaki artış da bununla alakalı. Ciddi bir üretim problemi yaşayan bir ekonomi, üretemiyor. Hem işsizlik yüksek hem de ithalat eğilimi yüksek. İşsizlik oranları zaten yüksek ve daha da yükselebilir. Kabul edilebilir seviyenin üstünde bir işsizlik rakamı var. Bu bir de ölçülen işsizlik. Ölçülmeyen boyutu ile Türkiye’de işsizlik yüzde 10.9 değil, yüzde 20’lerde işsizliğin gerçek oranı Türkiye’de. Hükümetin 2023 hedeflerinde her yıl 200 bin istihdam yaratacağız deniliyor. Ama her yıl Türkiye’de istihdam piyasasına 400 bin kişi katılıyor. Sadece bu sebeple bile, nüfus artışı nedeniyle her yıl 200 bin işsiz üretiyor bu ekonomi modeli. Ki kabaca rakamlar böyle. Yani 2023 planları da şimdiden tutmamış oldu.”
 
‘KRİZE SÜRÜKLENEBİLİRİZ!’
 
Ekonomist Arı, Türkiye’de bugün 1994 ve 2001 krizlerinin yapısal sorunlarının tamamının geçerli olduğunu da ifade etti. 
 
Bu tür krizleri uyarmak için ise ekstra bir şok, siyasi kriz ya da ekonomik şok gerektiğini dile getiren Arı, “Onlar olduğunda rahatça başka bir krize sürüklenebiliriz. 2001 krizi ya da krizini ortaya çıkaran yapısal sorunlar bugün de mevcut. Ki zaten 2008 yılından sonra Türkiye ekonomisinin bu yapısal riski her zaman taşıdığını biliyoruz. 2008’den beri kriz ortamındayız. Herhangi bir üretim yapamayan, yüksek enflasyon, düşük ücretler, yüksek işsizlikle, yüksek bir dışa bağımlılık oranı, yüksek faiz oranları ile süren bir ekonomi var. Sürdürülebilir bir ekonomi değil. Bir etkiye bakıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘YABANCI SERMAYE BİR TAKIM VARLIKLARI UCUZA KAPATMA DERDİNDE’
 
Yabancı sermayenin şimdilik karlılığını düşündüğünü ve Türkiye’ye yatırım yapılabilir bir ülke olarak bakmadıklarını kaydeden Arı, “Türkiye’deki bir takım varlıkları ucuza kapatmak için mevcut ortamı uygun bir ortam olarak görüyorlar. Dolayısıyla ekonomik varlıkları satın alma amacıyla yabancı sermayenin girişi sürebilir. Ama siyasi istikrar olarak güvenli bir ülke olarak görmüyorlar” dedi.
 
‘KISA VADEDE DÜZELMESİ MÜMKÜN DEĞİL’
 
“Üretim yapamayan, istihdam yaratamayan, rekabet edemeyen bir ekonomimiz var” diyen Arı, dönemsel rahatlıklar dışında bir gelişim kaydedilemeyeceğini belirtti.
 
Arı, “Dolayısıyla bu ekonominin dönemsel rahatlıklar dışında orta vadede herhangi bir şekilde rahata ermesi mümkün değil. Tarım da, sanayi de hizmetler sektörü de öyle. Kabaca hiçbir üretim alanında durum iyi değil. Dar gelirliler için enflasyon açıklananın iki katı neredeyse. Böyle bir ekonominin kısa vadede düzelmesi mümkün değil. Orta vadede de çok kolay değil. Uzun vadede çok ciddi önlemler alınması lazım. Bu da mevcut ekonomik anlayış ile neredeyse imkansız. Bu sadece bugünkü hükümet için geçerli değil. Çünkü 1970-1980’lerden beri böyle. Hepsi aynı ekonomik kalkınma modelini devam ettirmeye çalışıyorlar. Değişen bir şey olmuyor” dedi.
 
MA / Ahmet Kanbal