‘Topyekun bir ses çıkarılmazsa irade gaspı İstanbul, Ankara ve İzmir'e uzanacak' 2019-08-19 13:47:55   İSTANBUL - HDP’li 3 büyükşehir belediyesine kayyum atanmasına birçok isimden tepki geldi. Yapılan yorumlarda bu duruma topyekün bir ses çıkarılması halinde “Kürt illeri diye başlayan irade gaspı İstanbul’a, Ankara’ya  ve İzmir’e de uzanacaktır” uyarısında bulunuldu.   İçişleri Bakanlığı kararıyla HDP’li Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyesi eş başkanlarının görevlerinden uzaklaştırarak yerlerine kayyum atanmasına birçok isim ve kesimden tepkiler gelmeye devam devam ediyor.    TÜRMEN: SEÇİM YAPILMASIN, HER ŞEY SARAY’DAN YAPILSIN    Bu isimlerden biri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen oldu. Türmen, alınan karara “Bir ülkede yürütme, belediye başkanlarını keyfi istediği zaman görevden alıp istediği adamları atıyorsa o ülkedeki rejimin adı demokrasi değildir. Halkın iradesini usulsüzce çiğneyerek yok sayacak, mahkeme ve yargı kararı olmadan ‘yürütme öyle uygun gördü’ diye onları görevden alacaksınız. Halkın iradesini böyle pervasızca çizeceksiniz. Yerine istediğiniz, sizin adamlarınızı atayacaksınız. Bu ne hukuka sığar ne halk egemenliğine sığar ne de demokrasiye sığar” diyerek tepki gösterdi.   Türmen, 3 belediye başkanına dönük hukuksuzluğun yarın öbür gün Ankara, İstanbul ve İzmir belediye başkanlarına da yapılabileceği uyarısında da bulundu.    Bu yönlü tehlike için “Niye yapılmasın?” diyen Türmen, kayyum hukuksuzluğuna imza atan iktidara seçimlerin yapılmaması ve yerel yönetimlerin kaldırılması eleştirisinde bulundu.   Türkiye’de yerel yönetimler yerine “Saray yönetimi” olduğunu söyleyen Türmen, “ ‘Herkes oraya bağlıdır’ desinler. Bence bu daha doğru olur, yoksa seçimler aldatmaca oluyor. Halk iradesi, halk egemenliği diye bir şey var. Bunu nasıl hiçe sayarsınız. Bundan sonra seçim yapılmasın her şey Saray’dan yapılsın. Bu çok daha rahat ve dürüst bir yönetim olur. Hiç olmazsa böyle bir takım aldatmacalar, demokrasi aldatmacaları yapılmaz” dedi.      Anavatan Partisi eski Genel Başkanı ve iktisatçı Nesrin Nas da, kayyum atamalarını “halk iradesinin gaspı” olarak değerlendirdi.   Nas, “Şunu bir kez daha gördük ki AKP’ye oy vermeyen, milletten sayılmıyormuş. AKP dışındaki verilen oylarda irade sayılmıyormuş. Bu kabul edilemez bir durum. Açıkça iradenin gaspıdır, demokrasinin gaspıdır. Türkiye’nin bütünüyle hukuk dışına savrulmasıdır” diye belirtti.   NAS: SES ÇIKARILMAZSA İSTANBUL, İZMİR VE ANKARA’YA DA UZANACAK   Bu politikanın bir başlangıç olduğunu da sözlerine ekleyen Nas, “Eğer bu konuda Türkiye bir bütün olarak İstanbul’u, Ankara’sı, İzmir’i , Antalya’sı, Mersin’i bütün şehirler ses çıkarmazsa bir araya gelmezse, bu Kürt illeri diye başlayan irade gaspı göreceksiniz İstanbul’a, Ankara’ya  ve İzmir’e de uzanacaktır. Buna sessiz kalınması bu sonucu hazırlar. İktidara bahane gerekmiyor,  çoktan hukukun dışına savruldu. Toplum buna sessiz kaldıkça atılan her adım içselleştirdikçe, kabullendirildikçe, bir sonraki adım için cesaret kazanıyor. Bu kez daha ‘Ne yapalım elimizden gelen budur’ diye sessiz kalamamak gerekiyor. Bu iradenin gaspıdır. Bunun daha ötesi yok” diye konuştu.   TOPRAK: HALK KİMİ SEÇİYORSA O BELEDİYE BAŞKANI OLUR    CHP eski Milletvekili ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Binnaz Toprak ise, tepkisini şu sözlere dile getirdi:    “Bu daha önce de yapıldı. Kabul edilemez bir şey diye düşünüyorum. Eğer bu insanların belediye başkanı olduğuna liyakatleri yoksa başında da başkan olmasına izin verilmeseydi. İzin veriliyor, demek ki hiçbir suç işlememişler, kötü bir şeyleri yok, savcılıkta dosyaları yok seçime giriyorlar ve yüzde 55, yüzde 60 seçiliyorlar. Ondan sonra onların yerine atanmışlar koyuluyor. Bu gerçekten kabul edilemez. Oylara AKP her fırsatta ‘halkın iradesine saygılıyız’ diyor. Saygı böyle olmaz. Eğer bu şekilde görevden alınması gerekiyorsa yeniden seçim yapılması gerekiyor. Halk kimi seçiyorsa o belediye başkanı olur. Tepeden inme atamayla değil. Gerçekten kabul edilemez bir durum. Bunun derhal değişmesi lazım.”    ERTUĞRUL: ‘YA BENİMSİN YA KAYYUMUN’ DENİYOR   Hak ve Adalet Platformu imzacılarından Nurten Ertuğrul da, savaş politikalarına son verilmesini bekleyip, “Acaba çözüm mü olacaktı? Barış mı olacaktı?” diye tartışırken, kayyum  kararıyla karşılaştıklarını ifade etti. Bunu kabul etmenin mümkün olmadığını dile getiren Ertuğrul, “Çok üzücü bir durum. Halk arasında ‘Ya benimsin ya da kara toprağın’ diye bir söz vardır. Bunu siyasete çevirelim ‘Ya benimsin ya kayyumun’.  Durum buna dönmüştür. İstanbul’da da bu denendi olmadı. 13 bin 800 oy farkıyla karşılaşıldı” dedi.   İktidarın, HDP ve Kürtleri hedef alan bu politikaya dönük tepkilere göre bir yol belirleyeceğini sözlerine ekleyen Ertuğrul, “Bu sadece Van’la, Diyarbakır’la Mardin’le sınırlı kalmayacaktır. Bunun arkasından İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana gelecek. Bu topyekûn bir şeydir. Bu onlarında bir irade beyanıdır. ‘Bize vermediniz bu şekilde alırız’ demektir. Daha önce yapılanın başka versiyonudur. Halk kayyumdan memnunsa neden seçilen belediye başkanlarına oy verdiler. Kayyum atamanın da bir yasası var. Başkan suç işlemişse, belediye meclisi var. Belediye meclisine önerilir gene halkın oylarıyla seçilir. Yoksa halkın seçme seçilme hakkını nereye koyacaklar” ifadelerini kullandı.     Bu hukuksuzluğa karşı herkesin demokrasi talebini dile getirmesi gerektiğini vurgulayan Ertuğrul, “HDP’li belediyelerin yalnız bırakılmaması lazım. Bu bütün kesimlerin meselesidir” dedi.   ALPAY: HEP BİRLİKTE SES ÇIKARMALIYIZ   Dil Bilimci Necmiye Alpay ise, şunları dile getirdi: “Meseleye barış açısından bakıyorum. Bütün bunların çok yanlış politikalar olduğu kanısındayım. İnsanlar demokrasi diye bir şeyin varlığını biliyorlar. Böyle bir durumda demokrasinin yok olduğunu hissedecekler.  Sadece bölgede değil, Türkiye’de seçilmiş olup da iktidara mensup olmayanların başına ne geleceği bilinmiyor. Böyle bir endişe yaygın bir şekilde var. Sonuçta pek çok göz altıda var.  Bu da sıkıyönetim dönemleri gibi bir şey oldu. Dolayısıyla herkes daha büyük baskıların endişesi altında. Demokrasi güçleri ve Millet İttifakı adayları hatta Cumhur İttifakı’nın içinde de pek çok insanın bu baskılara çıkışı olduğunu biliyoruz. Demokrasi susuzluğu var. Hep birlikte ses çıkarmamız gerekiyor.”   HÜR: ADIM ADIM BELEDİYELERİ GERİ ALIYOR   İktidarın yeniden kayyum politikasına başvurmasını değerlendiren Tarihçi Ayşe Hür de, “Başından beri bu seçimlerin kandırmaca olduğunu biliyorduk. AKP’nin mutlaka bu belediyeleri geri alacağını, kayyum atanacağını söylemiştim daha önce. AKP beni doğrulayan adımlar atıyor. Tabi ki korkunç rahatsızlık verici bir durumdur. Bir yandan da barış süreci canlanacak umudunu doğuracak şeyler yapıyor, anlatılan arka planda pek çok buna yönelik açıklamalar vs. diyoruz.  Son derece, üzücü, sinirlendirici, öfkelendirici bir durum ama benim şaşırmadığım, beklediğim bir durumdu. Sırada başka belediyeler var. Öyle tahmin ediyorum. Ben başından beri siyasi partilere yerel yönetim seçimlerine katılmayın dedim. Hiçbir mesuliyet, hiçbir sorumluluk almayın dedim.  Şimdi AKP adım adım geri alıyor belediyeleri” diye konuştu.   ÖZKAN: DEMOKRASİ İLE YAKINDAN UZAKTAN İLGİSİ YOK   Ortadoğu uzmanı-gazeteci İslam Özkan ise, İçişleri Bakanlığı’nca alınan kararda devletin bütün kademelerinin onayı olduğunun çok açık ve aşikar olduğunu kaydetti.   İslam, “Demokratik bir hazımsızlık olduğu kesin. Seçimlerden önce Erdoğan, ‘HDP’liler belediyeleri kazanırsa biz oralara gerekirse tekrar kayyum atarız’ demişti. Anladığım kadarıyla suç işlenmesi gerekmiyor. Zaten hükümetin başındakiler herhangi bir suç işlenmiş olsa da olmasa da gözlerini kestirmişler öyle ya da böyle bir şekilde kayyum atayacaklardı” diyerek, sonunda da kayyum atandığını belirtti.   Bakanlığın kayyum atama bildirisinde yer alan ifadelerinin çoğunun kanıtlanamayacak, spesifik olmaktan uzak, oldukça hayal gücüne dayalı şeyler olduğunu söyleyen Özkan, şunları  belirtti:    “Özellikle herhangi bir şekilde terör pratikleri gibi suç teşkil eden bir şeyleri olsaydı zaten YSK bu insanların belediye başkanı olmasına müsaade etmezdi. YSK onay verdiği halde, anayasal açıdan herhangi bir engel olmadığını beyan etmesine rağmen hükümetin bu tasavvuru yargıyı tanımamaktır. Bu kararın hiçbir şekilde demokrasiyle uzaktan yakından, insan haklarıyla ilgili olmadığını gayrimeşru bir tasarruf olduğunu düşünüyorum. Gerekçe olarak sundukları şey uzun süredir devam eden davalar. Ama bu davalar seçilmeden önce de vardı. Bunlar tamamen keyfi uygulamalar.  Bildiride daha önce işten atılan işçilerin burada çalışmaları gösteriliyor. Burada bir defa yargı sürecinin olmadığı bir durumdan bahsediyoruz. Kayyumun belediyeden attığı isimlerin tekrar belediyeye dönemeyeceğine ilişkin bir kanun maddesi yok. Bu suçlamaların herhangi bir temeli yok. Görevden alınan başkanlara terör suçlularının ailelerine, yakınlarına iş verme suçlaması yöneltiliyor. Suçun kişiselliği durum söz konusu. Evrensel olarak dünyanın her yerinde suçu kim işlediyse o cezalandırılır. Ona dava açılabilir. Böyle bir yasa yok. Bu suçlamaların çoğuna mesnetsizdir.”   ‘SÜRECİN İYİLEŞMESİ GEREKİR’   Özkan’a göre, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ‘Çözüme hazırım’ dediği bir süreçte yapılan bu kayyum atamaları son derece manidar.   Bu yönelim için “Devlet içerisinde veya AKP içerisinde öngörülen bir çözüm sürecine karşı bir ön alma olabilir. Çözüm sürecini temelsiz hale getirme, onun zayıflatma olabilir” diyen Özkan, “Bu süreçte Abdullah Öcalan’la ilgili sosyal medyaya ve haberlere baktığımızda, devletin böyle bir çözüm sürecine hazır olduğunu düşünmüyorum. Bunun alametleri, belirtileri yok. Seçimlerden önce pragmatist bir iki adım atıp da  Öcalan’a mektup yazdırmaları çözüm süreciyle ilgili devletin taktiksel manevrası olarak gördüm. Seçimden sonra da söylenen şeyler kafamda çokta karşılık bulmadı. Şu var tabi Amerika ile yapılan ‘Güvenli Bölge’ anlaşması noktasında YPG ve PYD’nin Amerika üzerinden sürece dahil olduğuna ilişkin haberler okuduk. Dolayısıyla Suriye’nin kuzeyine yönelik bir Amerika üzerinden taktiksel manevra olarak çözüm süreci olabilir mi bunu araştırıyorum. Daha fazla işaret çıkması gerekiyor. Hükümetin çözüm sürecine çokta hazır olmadığını düşünüyorum. Çözüm sürecine girebilmemiz için daha demokratik bir zemine ihtiyacımız var. Hukukla ilgili geniş bir alan oluşması lazım. Bu kadar hak ihlalleri varken atılması gereken pek çok adım varken, çözüm süreci noktasında henüz iyimser değilim. Sürecin iyileşmesi gerekiyor” diye konuştu.