'Verimli Hilal’de İnsanlığın Gelişimi ve Proto Kürt Kültürü' raflarda 2019-12-09 09:02:03 ŞIRNAK – HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş'in kaleme aldığı “Verimli Hilal’de İnsanlığın Gelişimi ve Proto Kürt Kültürü” isimli kitabı ile farklı bir tarih anlatısı sunuyor. Özgüneş, “egemenlerin uydurma tarihine karşı yazarların kendi tarihinin arayışı” içinde olması gerektiğini söyledi.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in 10 yıllık çalışmasının ardından kaleme aldığı "Verimli Hilal’de insanlığın gelişimi ve Proto Kürt kültürü" adlı kitabının ilk cildi yayımlandı. Töz Yayınları’ndan çıkan kitapta tarih ve toplum arasındaki ilişki ön plana çıkarken, Özgüneş mevcut iki ciltlik kitabın ilkinde “Egemenlerin uydurma tarihine karşı yazarların kendi tarihinin arayışı” içinde olması gerektiğini söylüyor.    Özgüneş’in “Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bedel ödeyen ‘jin jiyan azadi’ şiarıyla dünyayı yeniden yaratacak olan kadınlara ithaf olunur” notuyla çıkan kitap , 11 bölümden oluşuyor. Kitabın önsözünü ise Meclis Başkan Vekili Prof. Dr. Mithat Sancar kaleme aldı.    ‘KÜRDİSTAN’DA DOĞA-İNSAN İLİŞKİSİ’   Kitabın ilk bölümünde “ Tarih ve tarihe bakış” konularını ön plana çıkaran Özgüneş, birçok yazar ve siyasetçi tarafından tarihin tanımını dikkate alıyor ve tarihin egemenler tarafından ezilen uluslara nasıl yanlış aktarıldığı bilgisini de örneklerle ortaya koyuyor.  “Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız” diyen Afrika Atasözü’nü örnek veren Özgüneş, Verimli Hilal’de gerçek tarihin yazılması gerektiğini ve bu yönde çalışmaların da yapılmasını istiyor. “Doğada ve ilk insanlarda değişim” adlı ikinci bölümde Özgüneş, İnsan-Doğa ilişkisini anlatırken ateşin bulunuşundan, doğal topluma, ilk yerleşim yerlerinden mağara ve duvarlara çizilen resimlere, müzik, dans ve mitoslara yer veriyor. “Kürdistan’ta Doğal Toplum Evreleri” adlı bölümde Verimli Hilal’de ki bölgede Paleolitik, Mezolitik, çağdan bu yana Kürdistan’da yerleşim yerleri, kültür, üretim, kullanılan araç gereçler, dini ritüeller ve yaşam ile Ana Tanrıça olarak adlandırılan kadının rolüne yer veriliyor.    Doğal toplumdan bahseden Özgüneş, Kürdistan ve Mezopotamya’da bereketli yerlerde hakimiyetin nasıl değiştiğini, kentleşmenin oluşmasını ve bu evrelerde gelişen tarım aletlerini ise resimlerle destekleyerek anlatıyor. Özgüneş 10 yıllık çabanın ardından kaleme aldığı kitabı ile ilgili Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.    'KİTABI 200’DEN FAZLA KAYNAK ARAŞTIRARAK ELE ALDIM’   Kitabı 200’den fazla kaynakla tarihle ilgili araştırma yaparak kaleme aldığını belirten Özgüneş, mevcut kitabı yazma aşamasını şöyle anlattı: “Kürt tarihi ile ilgili yazılan kitapların çoğu ya egemenler tarafından ya da Avrupa merkezli zihniyetle yazılmıştır. Bizim tarihimizi anlatan Kürt aydınları da vardır. Ancak şu gerçeği gördük; bunlar biraz parçalı bir şekilde ele alınmış, bir kısmı metodoloji olarak İslam’ı baz almış, bir kısmı devletçi siyasi tarihini ele almış,  Marksist anlayışla olaylara bakanlar da var. Bunların hiç biri Kürt özgürlük hareketinin, radikal demokrasi ile demokratik ulus anlayışla hayata bakan zihniyeti bire bir ifade eden anlayışa sahip değil ve çok parçalıdır. Kürt gençleri, okurları ve aydınları Kürt tarihi ile ilgili bir şeyi öğrenebilmek için çok parçalı kitapları okumak zorunda kalır. Birde zaman açısından, imkân açısından bunun zorlukları vardır. Diğer sebep bu egemen siyaset bakışı,  Avrupa bakışı ya da diğer bakış açılarıyla tarihi yazma, ifade etme, yöntemsel olarak hakikate varmanın imkânını sınırlandırıyor. Egemenler tarihi bir bilim dalı olarak kendi zihniyetlerine hizmet etsin diye kurgulamış ve yazmışlardır. Yani sömürüyü, savaşı, talanı, hırsızlıkları, baskıyı ve zulmü, ahlak dışı olan her şeyi gerçekmiş gibi sunmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla mevcut olan yazılı verili kaynaklarla istenilen sonuca varmak zordur.  Ben gerçekten zaman ayırarak uğraşarak belki 200’ün üzerinde kaynağı irdeleyerek yazılanların toplamı olarak Kürt tarihini, Mezopotamya’daki insanlığın ilk gelişimini, kuluçka döneminden günümüze kadar olan tarihi, kitabımda Kürt tarihi ile bağlantılı olarak insanlığa ve halkımıza sunmak istedim.”   ‘TARİHİ İNSANLARIN DOĞUŞU İLE BAŞLATIYORUZ’   PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın  “Hiçbir bilim dalı tarih kadar egemenler tarafından üzerinde oynanmamıştır”  sözünü hatırlatan Özgüneş, “Batılılar Sümerlerle, yazıyla tarihi başlatırlar. Daha önce de Grek-Roma ile tarihi ele alırlardı. Doğal toplum dediğimiz insanlığın yüzde 98’ini oluşturan o kesiti barbar, vahşi, değersiz ve ilkel gösterilerek, kadın cadılaştırılarak ele alınır. Bu devletleşme ile uygarlaşma ile anlatılan tarih ise Sümer’le başlamış bugüne kadar gelmiştir. Pozitif bilim ya da Marksist, metafizik anlayışla olaya bakanlar kaderci çizgiyi esas almışlardır. Köleci toplum, feodal, kapitalizm sonra sosyalizm gelecek diyorlar. Mutlaklaştırma vardır. Farklı alternatiflerin ortaya çıkması durumu vardır. İster mitolojik, dini, metafizik, Marksizm olsun hepsinin tarihe bakış açısı uygarlaşma ve devletleşme üzerinedir. Dolayısıyla bu kadının rolünü, geçmişteki doğal toplumun rolünü görmeme, hiçe saymadır. Bunu düzeltmek için biz tarihi çok aşırı parçalara bölüp farklı farklı kulvarlardan ele alıp farklı şeylermiş gibi görmek yerine bir zincir misali baştan günümüze kadar getirmek istiyoruz. Kitapta tarihi insanların doğuşu ile başlatıyoruz” diye konuştu.    ‘TARİHÇİLER MEZOPOTAMYA'YA İNMEK ZORUNDA KALDI’   Kürt halkının tarihinin şimdiye kadar başkaları tarafından çarpıtılarak, görmezden gelinerek, derinliğe inilmeden yazıldığını söyleyen Özgüneş, son 50 yılda Mezopotamya’da yapılan araştırmalarla tarihin yeniden yazılmaya başlandığını söyledi. Özgüneş, “Son 50 yılda Mezopotamya’da, Verimli Hilal denilen alanlarda yapılan korkunç araştırmalarda sonuçlara varıldı. Eskiden Grek- Roma’dan neden tarih başlatılıyordu? Çünkü fazla veri yoktu. Sonra araştırma yapıldı ve Sümer görüldü. Bunun proto kültürü nedir, yerleşik hayat nerede başlatılmıştır, hayvanların evcilleştirilmesi, tohumun yaygınlaştırılması gibi. Bu nedenle Tevrat ve İncil üzerinden yapılan araştırmalarda gerçeği bulamadılar ve Mezopotamya’ya inmek zorunda kaldılar” dedi.    Neolitik dönemde, “ilk mimari, ilk buğdayın bulunması, hayvanların evcilleştirilmesi olayları Kürdistan’da gerçekleşiyor” diyen Özgüneş, “Mezopotamya dağlarında ve vadilerinde suyun bulunması, yenilebilir bitkilerin çokluğu, hayvan türlerinin avcılığa uygun olması, ekolojik ve sistemsel olarak yaşama uygun bir alan olduğu için burada hayat başlamıştır. Samara kültüründen Hasuna kültürüne kadar bütün bu kültürler Kürdistan’da gerçekleşiyor. İlk kasaba burada kuruluyor. Birçok Avrupalı bunu söyler; Neolitik devirde insanların ürettiği alet, edevat, inanç, kültür, tarım ve hayvan ürünleri diğer bütün zamanları aşabilecek değere sahiptir. Bu dönem olmasaydı uygarlık olmazdı. Uygarlığı öne çıkararak diğerlerini önemsemiyorlar” ifadesinde bulundu.   ‘İNKAR EDEN ZİHNİYETİ REDDEDİYORUZ’   Mevcut kitabında tarih metodolojisini, tarihe bakışı ayakları üzerine oturttuğunu söyleyen Özgüneş,  son olarak şunları söyledi: “Çarpık tarih anlayışını, ezilenleri, kadınları diğer tarih anlayışını, işçileri, emekçileri yüzde 98’lik yaşam dilimini inkar eden egemen devlet, hiyerarşik zihniyeti eleştiriyoruz. İnsanlığın gerçeğinin doğal toplumda olduğunu söylüyoruz. Kürtlerin tarihi zaten yok sayılmıştır, çarptırılmıştır. Dolayısıyla Kürtlerin esas köklerinin burada var olduğunu ve tarihte hangi rolleri oynadığını hem devletleşme hem neolitik dediğimiz doğal toplumdaki verileri açığa çıkararak yeni bir zihniyet, kendine dönük güvensizliği ortadan kaldırmak istiyoruz. Gerçek hakikat olan bilgiyi belgelerle, arkeolojik verilerle anlatarak, dışarıda başka yazarların yazdıklarını toplayarak film şeridi gibi ortaya koyarak okuyuculara kolaylaştırmışız. Kendinden kaçış zihniyetini mahkum ediyoruz. Biz buyuz, bizim halkımızın tarihte oynadığı rol budur. Diğer halklarla birlikte hakikat neyse onu öğrenelim. Tarih bir toplumsal hafızadır. Siz onu yanlış olarak algıladığınızda hayatı yanlış yaşarsınız. Bizim amacımız hayatı ayakları üzerine oturtup ezilenler, kadın açısından hakikati yakalama ona denk düşen bir yaşamı sürdürmedir.”   Özgüneş kitabın ikinci cildinin de önümüzdeki yıllarda yayınlanacağını belirterek, ilk ciltte anlatılan doğal toplumun devamı olan uygar topluma yer vereceğini söyledi.    MA / Müjdat Can - Ahmet Kanbal