4 Kasım darbesinden bugüne
Temelli: HDP bir ruhtur, engellenemez

img

ANKARA - Üç yılını geride bırakan 4 Kasım darbesini değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “HDP’li siyasetçileri gözaltına alarak, tutuklayarak, siyaset yapmasını engelleyemezsiniz. Çünkü HDP bir ruhtur, bir sevdadır, bir mücadele tarihidir” dedi. 

4 Kasım dosyamızın dünkü birinci bölümünü, tutuklu Kürt siyasetçi İdris Baluken’in “Halklarımızı, yemekten önce avıyla oynayan kaplanların önüne atmanın vebali ağır olur” sözüyle noktalamıştık. Baluken’in dediği gibi 4 Kasım’dan bu yana vebali ağır oldu. 4 Kasım’da Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin tutuklanmasıyla AKP iktidarı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin adımlarını atmaya başladı. HDP’li siyasetçileri ve etrafında kenetlenen muhalefeti sindirilme aracına dönüştürülen 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) iki yıl sonra kaldırılsa da uygulamaları sürüyor. 
 
OHAL döneminde Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) 94 belediyesine kayyum atandı, binlerce Kürt siyasetçi gözaltına alındı ve tutuklandı, birçoğuna cezalar yağdı. 16 Nisan 2017 referandumuyla getirilen “Türk Tipi Başkanlık” olan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerle devreye konuldu. 19 Temmuz 2018’de sona erdirilen OHAL, 31 Temmuz 2018’de yürürlüğe giren 7145 Sayılı Kanunla adeta 3 yıllığına uzatıldı. 2018, OHAL düzeninin kalıcılaştığı bir yıl olarak tarihe geçti. 
 
Halen HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte 6 milletvekili tutuklu bulunuyor. İktidar bloğunun tüm gözaltı, tutuklama ve kayyum politikalarına karşı HDP, parti olarak girdiği 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde bir kez daha yüzde 10 barajını aşarak, 67 milletvekiliyle Meclis’te grubu bulunan 3’üncü büyük parti konumunu korudu. 
 
31 Mart 2019 Yerel Seçimlerine “Kürdistan’da kazanmak Türkiye’de kaybettirmek” stratejisiyle giren HDP, bölge kentlerinde belediyeleri kayyumlardan geri aldı; batı kentlerinde de özellikle büyükşehirlerde AKP’ye kaybettirdi.
 
KAYYUMLAR YİNE DEVREDE
 
HDP 31 Mart seçimlerinde, 3 büyükşehir, 5 il, 50 ilçe ve 12 beldede belediyeleri kazandı. HDP'nin adaylarını kabul eden Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimden sonra iktidar baskısıyla verdiği kararla KHK’li oldukları gerekçesiyle HDP’nin kazandığı 5 ilçe ve 1 beldeye (Diyarbakır’ın Bağlar, Van’ın Tuşba, Edremit ve Çaldıran, Erzurum’un Tekman ilçesine, Kars’ın Digor ilçesi Dağpınar beldesine) el konularak, seçimde ikinci olan AKP’li adaylara verildi. Daha ilk günden belediye binalarına kurulan “güvenlik noktaları” ile çalışmaları engellenen HDP’li belediyelere 19 Ağustos’ta tekrar kayyum atanmaya başlandı. Şu ana kadar 3’ü büyükşehir, 1’i il, 11’i ilçe 15 HDP’li belediyeye kayyum atandı: Diyarbakır, Mardin, Van, Hakkari, Yüksekova, Kulp, Kayapınar, Bismil, Kocaköy, Karayazı, Nusaybin, Erciş, Cizre, Saray, Kızıltepe. HDP’nin 13 belediye eşbaşkanı da tutuklandı. 
 
‘ÇÖZÜM MASASI’ DEVRİLDİ 
 
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 4 Kasım sürecini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. 2013 yılında İmralı’da başlayan sürecin bir sonucu olarak HDP’nin 7 Haziran’da büyük bir umut olduğunu hatırlatan Temelli, “7 Haziran’a yaklaşırken, 5 Nisan 2015’ten itibaren mutlak tecrit başladı. Öncesinde Dolmabahçe Mutabakatı ortadan kaldırıldı, masa devrildi ve iktidar gerilimli bir ortamı başlattı” dedi.
 
O süreçte yaşananların Kobanê’ye DAİŞ’in saldırmasından bağımsız ele alınmayacağına dikkat çeken Temelli, “Kobanê saldırılarıyla AKP iktidarının Ekim 2014 MGK toplantısı aynı dönemlere denk geldi. Bütün bunları birlikte okuduğumuz zaman 2 yapı karşımıza çıkıyor; bir, demokrasi ve Kürt meselesinin çözümü noktasında bir siyasetin yükselişi, diğer taraftan da Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde ısrar eden bir aklın direnmesi” diye konuştu. 
 
7 HAZİRAN SİNDİRİLEMEDİ 
 
7 Haziran 2015 seçimlerinin demokrasi ve Kürt meselesinin çözümü konusunda bir yükselişi ifade ettiğini söyleyen Temelli, “Sadece kendisi için aldığı oylarla değil, onun ötesinde Türkiye haklarında bir anlayışın yaygınlaşmasını ve ortak kabul görmesini sağlamıştır. Yani almış olduğumuz yüzde 13’ün üstündeki oydan öte Türkiye’de neredeyse yüzde 60’lık bir kitle bu konuda mutabık olmuştur. Yani çözüm konusunda ısrarcı davranmıştır. 7 Haziran seçim sonuçlarını içine sindiremeyen bir iktidar, bir devlet aklının ortaya çıktığına tam da bu saatten sonra çok daha belirgin bir şekilde görüyoruz” diye belirtti.
 
Temelli, 7 Haziran sonrası yaşanan süreci, “savaş süreci” olarak yorumladı ve şöyle devam etti: “Bugün hala bu süreç devam ediyor. Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesinin bahane edilmesi, Suruç Katliamı, 10 Ekim Gar Katliamı sonra Cizre, Sur gibi 10 kentin yıkıma uğratılması ve bir halkın yerinden yurdundan edilmesi. 5 yıl boyunca bir şiddet ikliminin baki kılınması, bundan başka bir şeyin Kürt halkına reva görülmemesi tam da bu dönemi özetler. Kritik bir eşiktir 7 Haziran; öncesiyle, sonrasıyla birlikte okunduğunda ne kadar önemli bir eşik olduğu, ne denli önemli bir girişimi yarattığı görülebilir.”
 
‘ÇÖZÜM İSTEMİYORLAR’
 
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 7 Haziran sonrasında gelişen saldırıların temelinde Türkiye toplumunun demokrasi ve Kürt sorununu birlikte çözme inancını yıkmaya yönelik olduğunu söyleyerek, şu değerlendirmede bulundu: “İktidar ve devlet aklı, özellikle AKP-MHP bloğu, devletin bu ceberut aklına sahip çıkarak icraatlarını ortaya koymaya başladılar. Bu akıl, Kürt meselesinin çözülmesini istemiyor. Bu akıl, şiddeti egemen kılmanın yegane yolunun Kürt düşmanlığından geçtiğini biliyor. Bu yüzden Kürt meselesini çözmek gibi bir dertleri yok. Kürt meselesi ancak demokrasiyle çözülür. Bunun tam tersi antidemokratik bir aklı hakim kılmaya çalışıyor. O yüzden de 7 Haziran’dan sonra devlet, AKP-MHP aklıyla hareket ederek, demokratik siyaset ve adına ne varsa tasfiye etmeye başladı.” 
 
TASFİYE 20 MAYIS’TA BAŞLADI
 
Demokratik siyasetin tasfiyesinin en kritik kavşağının 20 Mayıs 2016 tarihinde milletvekilliği dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla başlandığına dikkat çeken Temelli, şunları kaydetti: “Bu, otoriter rejimin inşası yolunda demokratik siyasetin tasfiyesinin en önemli kavşağıdır. O gün dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla birlikte tam da demokrasiyi ve Kürt meselesini birbiriyle buluşturan ve yan yana getiren aklın, devlet aklı tarafından tasfiye etme sürecini gördük. Bu kabul edilebilir bir şey değildi, bir Anayasa ihlaliydi. Anayasa’yı böyle baypas etmek, demokratik siyaseti tasfiye etmekti ve bu Meclis’te kabul edildi. HDP dışındaki bütün partilerin, o ‘Türkiye ittifakı’ diye zaman zaman dile getirdikleri bir akılla kabul ettikleri bir şey oldu. Bu ‘Türkiye ittifakı’ dedikleri mesele, devletin bütün siyasi partilerin iradelerini yok sayan ve kendini dayatan akıldır. Ve 20 Mayıs’taki bu aklın yansımasını 4 Kasım’da gördük.
 
Bir tarih daha var, 4 Kasım’a giden yolu anlamamız açısından önemlidir. 20 Temmuz 2016. OHAL ve ondan sonra belediyelere kayyum atanması belediye, eşbaşkanlarımızın tutuklanması. Yerel demokrasinin tasfiyesi ve Kürt halkının iradesinin kırılması içir OHAL diye bir sıkıyönetim devreye konuldu. İstanbul için OHAL dediğimiz şey, Diyarbakır için sıkıyönetimdi. Böyle bir anlayış hakim oldu ve 4 Kasım’a geldik. 4 Kasım’da başta Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere 11 arkadaşımız dokunulmazlıkları kaldırıldığı için haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde gözaltına alındı. Hala birçok arkadaşımız içeride. Hem belediye eşbaşkanlarımız hem milletvekillerimiz hem de eş genel başkanlarımız hala tutsak.”
 
HDP HEDEFE KONULDU 
 
Eş Genel Başkan Temelli, yargı yoluyla HDP’nin tasfiye edilmesini de şöyle anlattı: “HDP, 2013 ve 2015 yılları arasında Öcalan’ın tezine sahip çıkan, demokratik çözümde inisiyatif alan yegane parti. HDP, çözümün savunmasını yapıyor ve bu Kürt meselesi ile demokrasi meselesinin çözümünü buluşturuyor. Bu nedenlerden dolayı HDP hedef haline geliyor ve tasfiye edilmeye çalışılıyor. Yargı bağımsızlığı bu yüzden ortadan kaldırılıyor; sadece HDP bundan nasibini almıyor. HDP’nin çevresindeki gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, ‘Barış ve demokratik çözüm’ diyen ile Kürt meselesinin çözümünde inisiyatif alan herkes hedef gösteriliyor, baskı altına alınıyor. Devlet ve iktidar, kendi otoriter rejimini dayatıyor ve bunu hakim kılabilmek için ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ denilen bir meseleyi de 2017’de Anayasa değişikliğiyle önümüze getiriyor. Bütün bu kurguya baktığımız zaman HDP’yi hedef haline getirerek, bu ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ denilen otoriter, tekçi anlayışı ve ittihatçı kafayı hakim kılmaya çalışıyor.”
 
‘4 KASIM AÇIK BİR SALDIRIDIR’
 
Tüm baskı politikalarına rağmen iktidarın başarılı olamadığını söyleyen Temelli, şunları dile getirdi: “Başarabiliyor mu? Başaramıyor. Yerelde belediye eşbaşkanlarımız ve meclis üyelerimiz, merkezde milletvekillerimizle birlikte 5 binden fazla arkadaşımız tutuklandı. Bugüne kadar içeriye girip çıkanların sayısı 10 bin kişiye yaklaştı. Artı bugün çoğu denetimli serbestlikle dışarıda olan insan sayısı Türkiye’de 500 bine yaklaşıyor; bunun büyük bir kısmı HDP’li ve Kürt halkı. Dolayısıyla açık bir cezaevinde yaşıyoruz. Her şeyin kontrol edilmeye çalışıldığı bir kontrol mekanizması yaratılmış. Kontrol edilecek özne de, her şeyden önce Kürtler ile onların haklarını savunan ve mücadelesini verenler oluyor. Böyle bir yapıyı dayatan bir iktidar var. Bu yüzden 4 Kasım açık bir saldırıdır. Bütün topluma şu denilmektedir: ‘HDP’nin eşbaşkanlarından milletvekillerine, belediye başkanlarına kim var, kim yok bu şiddeti uyguluyorum.’ Dolayısıyla bu yargı eliyle yaratılan bir şiddettir ve o şiddete karşı mücadelenin de fotoğrafı vardır orada.
 
Bütün bunlara baktığımız zaman 4 Kasım, devlet ve iktidarın geliştirdiği rejimin saldırısını sahnelemektedir. Öncesi ve sonrasıyla okuduğumuz zaman bu kurgu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Bugün hala iktidar, devlet bunda ısrar ediyor, çünkü aklını yitirdi, bir rasyonalite yakalayamıyor. Demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk ve anayasa adına bir rasyonalite yakalayamıyor. Toplumsal mutabakat zemini yakalayamıyor. Çünkü o toplumsal mutabakat zemininden HDP’yi dışlamak istiyor. Kürt halkının haklarını savunan bütün yapıları dışlamak istiyor. Kürt halkının mücadelesini, haklarını dışlamak istiyor. Kürt halkının hakları ve mücadelesi, Türkiye’de tüm halkların demokrasi mücadelesiyle örtüşüyor.”
 
KOBANÊ DÜŞSEYDİ NE OLURDU?
 
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın Kobanê olayları üzerinden sürekli kriminalize edilmesine dair şunları söyledi: “Bugün Suriye ve Ortadoğu’ya dönüp baktığımız zaman Kobanê düşse miydi? Kobanê düşseydi ne olurdu? Kobanê düşseydi bugün nasıl bir Ortadoğu’yla baş başa kalırdık? Bugün bütün dünya IŞİD’i, Bağdadi operasyonunu, IŞİD’in yarattığı felaketleri konuşuyor. Dünya hala bu konuda ne denli büyük bir kâbusun hortlayabileceği ve yeniden canlanabileceğini konuşuyor. Peki, Kobanê’de ne oldu? İşte biz bunu dile getirdik, dünyayı uyandırmaya çalıştık. Çünkü bu iktidar, IŞİD ve artıklarına hep yol verdi. Sınır elek halindeydi, geleni gideni belli değildi. Katliamlar, yapılan eylemler ortada. Kobanê’den bugüne baktığımız zaman ne denli haklı olduğumuzu görürsünüz. Bu haklılığı yok etmek, sesini susturmak ve kendi suçlarını örtbas etmek için Kobanê meselesinde HDP’yi suçluyorlar.
 
KOBANÊ’NİN ÜSTÜ KAPATILIYOR
 
HDP Eş Genel Başkanlarını hukukta bugüne kadar bir örneği olmayan yöntemle bir daha tutukluyorlar. AİHM’de süren davayı hep beraber izledik. Yargı reformu çıkmasa bile tahliye edilmeleri gerekiyor. Tahliye olmasınlar, özgür kalmasınlar diye eşi görülmemiş bir şekilde bir daha tutukladılar. Kobanê hafızasını silmeye çalışan bir iktidar var karşımızda. Neden Kobanê hafızasını silmek istiyorlar? HDP haklıydı, IŞİD durdurulmalıydı. O günleri hatırlayın, iktidar bile tehlikenin farkına varıp, Pêşmerge’nin Kobanê’ye geçmesi için bir güzergâh açılmasına izin verdi. Saldırılar o kadar abartılı hale geldi ki bunun altında ezilme korkusu yaşadılar. Davutoğlu çıkıp konuşmalı. O dönemin bir başbakanı olarak topluma açıklama yapma yükümlülüğü var. Kobanê’de gerçeklik ortaya çıkarsa, o günden bugüne Suriye meselesi ortaya çıkar. Bu yüzden hem Kobanê hem dönemin tüm karanlık olaylarının araştırılması için verdiğimiz önergeler AKP-MHP oylarıyla reddediliyor. Bir suçlu telaşıyla reddediliyor, üstü kapatılmaya çalışılıyor.”
 
‘HDP BİR BİNA DEĞİL KAPATILAMAZ’
 
Bugün HDP’ye yönelik baskıların devam ettiğini kaydeden Temelli, “Hala siyasetçilerimiz tutuklanıyor, belediyelerimize kayyum atanıyor. Şu an itibariyle 14 belediyemize kayyum atandı. Daha önce YSK marifetiyle 6 belediyemiz gasp edildi. Kazandığımız bütün belediyeleri elimizden almak istiyorlar. Belediye eşbaşkanlarımız gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. HDP, binalara hapsedilmeye çalışıyor. HDP’ye karşı kapatma davaları gündeme geliyor, ‘Kapatılsın’ deniliyor. Akla gelebilecek bütün hukuksuz uygulamaları sürüyor. Bizde diyoruz ki; HDP bir bina değil, kapatılamaz. HDP bir binanın içerisine sıkıştırılamaz. HDP’li siyasetçileri gözaltına alarak, tutuklayarak, siyaset yapmasını engelleyemezsiniz. Çünkü HDP bir ruhtur, bir sevdadır, bir aşktır, bir mücadele tarihidir. HDP, her seferinde büyüyen, uzun soluklu bir yolculuktur. Dolayısıyla bunlar nafile çabalardır, iktidarın tükenmişliğidir. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uydurma bir sitem olduğunun teşhiridir. Erdoğan rejiminin acze düşmesidir. Bu tükenmiş iktidar giderayak daha fazla yıkıma neden olacaktır” diye konuştu.
 
‘GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ’
 
Tüm kesimleri demokrasi mücadelesine davet eden HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, değerlendirmesini şöyle noktaladı: “Bu mücadelede Kürt halkını yalnız bırakmayın. Bütün Türkiye haklarını bu mücadeleye davet ediyoruz. Bugün bunu başaramazsak, Türkiye bu otoriter rejim altında ezilecek ve tükenecektir. Sadece Türkiye’de değil, Suriye’de de bunu gördük, Irak’ta da bunu gördük. Nasıl Kobanê’ye sahip çıktıysak ve Kobanê düşmediyse, bugün Kuzey ve Doğu Suriye’ye sahip çıkacağız. Suriye’nin demokratikleşmesi için mücadele edeceğiz, siyasi çözüm konusunda asla taviz vermeyeceğiz. Suriye’de Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmen’iyle birlikte çözümü konuşacağız; biz inisiyatif alacağız. Bu iktidar ne yaparsa yapsın tükenmiş bir iktidardır. Bu tükenmişliğin sonuçlarını, Türkiye haklarına, kadınlara, emekçilere şiddet yoluyla dayatıyor. Savaşın ve şiddetin karşısına güçlü, cesaretli bir şekilde çıkmak zorundayız. 4 Kasım HDP için, HDP’liler için acı bir gün. Hala arkadaşlarımız, yoldaşlarımız, eş genel başkanlarımız cezaevinde. Biz o gün söz verdik; onlar özgür kalana kadar asla bu mücadeleden taviz vermeyeceğiz, geri adım atmayacağız.”
 
BİTTİ
 
MA / Berivan Altan – Emrullah Acar