İmha edilemeyince ‘İmralı Planı’ devreye girdi

img

İSTANBUL – Küresel güçler tarafından örülen komplo süreciyle 1999 yılında Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Öcalan, özel olarak dizayn edilen İmralı Cezaevi’nde 21 yıldır tecrit altına alındı. Öcalan üzerinde dönen küresel pazarlıkların bir kısmı geride kalan bu yıllar içerisinde açığa çıktı.

 
Uluslararası güçler tarafından 9 Ekim 1998’de Suriye'den çıkmaya zorlanmasıyla PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik devreye konulan komplo süreci, ilk durağı olan Yunanistan ve sonrası gittiği Rusya ve İtalya'da yaptığı iltica başvurularının kabul edilmemesinin akabinde ikinci kez gittiği Rusya’dan Yunanlı emekli Amiral Andonis Naksakis’ın da bulunduğu özel uçakla yeniden Atina'ya gelişi ile devam etti.
 
29 Ocak 1999 günü Atina'ya ayak basan Öcalan, bir geceliğine Nea Makri'de oturan yazar Vula Damyanaku'nun evine götürüldü. Öcalan'ın Atina'ya gelişinden her ne kadar Yunanistan hükümetinin haberi olsa da kaldığı yerden haberi yoktu. Öcalan’ı Rusya'dan Atina'ya yolcu eden Rus yetkililer, Öcalan'ın ilk olarak Bükreş'e, oradan da Atina'ya gitmesini istemişlerdi. Ancak Öcalan direk Atina'ya geçti. Öcalan'ı Bükreş'te bekleyen Yunan Gizli Servisi EYP'nin Başkanı Haralambos Stavrakakis, bu plan gerçekleşmeyince yardımcısı Savvas Kalenteridis'ten Öcalan'ın Atina'da kaldığı yerin tespit edilmesini istedi. Bunun üzerine Emekli Amiral Naksakis'in evi gizli servisten Covaras ve iki polis tarafından basıldı.
 
Naksakis, 30 Ocak sabahı Öcalan'ın yanına gitmeden önce Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos ile Yunanistan'da kalması için görüştü. Pangalos, Naksakis aracılığıyla Öcalan'a "Ülkemize hoş geldiniz. Sizinle görüşmek istiyoruz. Hukuki anlamda gereken işlemler yapılacaktır. Farklı bir yaklaşım olmayacak. Bu açıdan sizin durumunuzu somut olarak tartışmak istiyoruz. Bizzat kendim bu görüşmeye katılacağım" mesajını gönderdi. 
 
YUNAN BAŞBAKANA ‘ELİMİZDE BİR BOMBA VAR NE YAPALIM’ DİYE SORDU
 
Bunun üzerine Öcalan önemli olacağını düşünerek, görüşmeyi kabul etti. Fakat dost gibi görünen Dışişleri Bakanı Pangalos, yapılacak görüşmeden önce Başbakan Kostas Simitis'in yanına giderek, "Elimizde bir bomba var, ne yapalım?" diye sorar. Daha önce Clinton ile komplo konusunda anlaşan Simitis'in durum karşısındaki tavrı değişmezken, bir kez daha Öcalan'ın yurt dışına çıkarılması talimatını verdi.
 
‘BİLDİĞİMİZİ ZORLA YAPARIZ’ TEHDİDİ
 
Naksakis'le beraber görüşme yerine giden Öcalan, Dışişleri Bakanı Pangalos ile görüşmeyi umut ederken, Pangalos'un yerine istihbaratçılar Stavrakakis ve Kalenteridis ile karşılaştı. Stavrakakis, burada Öcalan'ı "Sana sabah saat 4’e kadar süre tanıyoruz. Aksi halde bildiğimizi zorla yaparız" diyerek tehdit etti.
 
HOLLANDA ROTASI
 
Bu görüşme ile Yunan hükümetinin gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıktı. Öcalan buradan zorla başka bir yere götürüldü. Bu çıkmaz karşısında Öcalan tekrar siyasi iltica talebinde bulundu, anacak bu talebi de işleme konulmadı. Sınır dışı edileceğini anlayan Öcalan, Hollanda'ya gitme önerisinde bulundu. İstihbarat elemanı Stavrakakis, Öcalan'ın önerisini Şengen Anlaşması gereğince Yunanistan'dan Hollanda'ya gidilmesi halinde tekrar Yunanistan'a iade edileceğini ileri sürerek reddetti. Buradaki planlamaya göre Öcalan, ilk olarak Yunanistan'dan bir uçakla Şengen Anlaşması kapsamında olmayan Beyaz Rusya'nın Minsk kentine, ikinci bir uçakla da Minsk'ten Hollanda-Lahey'e götürülecekti.
 
ÖCALAN’IN DURUMU PAZARLIK KONUSU OLDU 
 
31 Ocak günü Yunanistan hükümeti tarafından temin edilen bir uçakla Öcalan, Beyaz Rusya'nın başkenti Minsk'e doğru yola çıktı. Bu yolculuk öncesi Hollanda'nın Lahey kentine götürecek olan uçağın da Minsk'te hazır olduğu söylendi. Ancak ortaya çıkan yeni gelişmeler, tüm dünya güçlerinin bu komplo için nasıl ortak kararda buluştuklarını ortaya koyuyordu. Öcalan, Atina'dan çıkmadan bir gün önce yani 30 Ocak tarihinde Davos'ta, Dünya Ekonomik Forumu toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantıda Rusya Başbakanı Primakov ile ABD'li petrol şirketleri arasında Öcalan'ın durumunun bir kez daha pazarlık konusu yapıldığı daha sonraları ortaya çıktı.
 
PAZARLIK GAZETE MANŞETLERİNE TAŞINDI 
 
Rusya'da yayın yapan ekonomi gazetesi Kommersant, manşetine "Apo'ya karşı petrol pazarlığı"nı taşıdı. Daha sonraları Davos Anlaşması olarak tarihe geçecek bu anlaşmada, Kazakistan petrollerinin Rusya, Azerbeycan petrollerinin ise Türkiye üzerinden dağıtılacağı kararı alınmıştı. Türkiye de bu anlaşma doğrultusunda Kazakistan petrollerinin Rusya tarafından Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinden dağıtılmasını engellemeyecekti. Ruslar ise karşılığında Bakü-Ceyhan boru hattına izin verecek ve Öcalan'ın iltica başvurusunu kabul etmeyecekti.
 
TÜM AVRUPA HAVAALANLARI KAPATILDI
 
Öcalan, Atina'dan çıktığı günün akşamında Minsk Havaalanı'nda indiği sırada Rusya Başbakanı Primakov, Avrupa'daki tüm havaalanlarının Öcalan'a kapatıldığını duyurdu. Bu kararın da yine NATO istihbaratı tarafından İsviçre'de yapılan gizli bir toplantıda alındığı komplonun diğer süreçleri gibi sonradan ortaya çıktı. 
 
Bu sırada Öcalan'ı Hollanda'ya götürecek olan uçak Minsk Havaalanı'na gitmişti. Minsk'de sürekli uçaktan indirilmeye çalışılan Öcalan, bu dayatmayı kabul etmeyerek, uçaktan inmedi. Bunun üzerine Yunanistan uçağı, aynı gecenin saat 04.00 sularında tekrar Atina'ya döndü. Öcalan burada yine NATO elemanı Stavrakakis tarafından karşılandı. Aynı gece apar topar Amerikan ve İngiliz askeri üslerinin bulunduğu Korfu Adası'na götürülen Öcalan’ın bölgeye dönme isteği gibi Sırbistan'a gitme isteği de reddedildi.
 
ABD’Lİ BÜYÜKELÇİ: YUNANİSTAN’DAN ÇIKARIN GERİSİNE KARIŞMAYIN 
 
Pangalos, 1 Şubat sabahı ABD Atina Büyükelçisi Nicholas Burns'ü telefonla arayarak, Öcalan'ın Yunanistan'da olduğunu duyurdu. Burns ise, Pangalos'a "Tamam, siz onu Yunanistan'dan çıkarın, gerisine karışmayın" talimatını verdi. Telefon görüşmesinin ardından Pangalos ile Burns, bu defa ABD Büyükelçiliği'nde bir araya geldi. Görüşmenin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin, "Öcalan'ın uçağı Yunanistan'a inmiş olabilir, ama şu anda orada değil. Yunan hükümeti de diğer hükümetler gibi Öcalan'ın orada kalmasına izin vermemektedir" diye açıklama yaptı. 
Aynı gün Türkiye'de de Başbakanlık konutunda hareketli saatler yaşanıyordu. Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Harekat Başkanı ve Başbakanlık Askeri Danışmanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt bir görüşme gerçekleştiriyordu.
 
GÜNEY AFRİKA’YA GÖTÜRÜLECEĞİ SÖYLENDİ
 
Aynı günün akşam saatlerinde Korfu'daki istihbarat merkezinde tutulan Öcalan'ın yanına bir kez daha gelen istihbaratçı Kalenteridis, tüm devletlerin üzerinde uzlaştığı mesajı Öcalan'a "Başardık! Pangalos'la konuştum, sizden özür diliyor. Kötü davrandığı için üzgün. Çözüm bulduk, sizi bir Afrika ülkesine götüreceğiz. Burada Yunan hükümeti güvencesi altında geçici olarak kalacaksınız, bu süre içinde pasaportunuz hazırlanarak Güney Afrika Cumhuriyeti'ne götürüleceksiniz" diyerek iletti. Öcalan'ın bu teklife dair dile getirdiği kuşkularını ise, "Afrika'da büyükelçiliğimizde kalacaksınız. Oralar Yunan topraklarıdır, dokunulmazlığı var. Bizim dışımızda hiçbir güç müdahale edemez ve siz orada güvenli bir şekilde kalacaksınız. Can güvenliğiniz sağlanacak" diyerek gidermeye çalıştı. Bu görüşmede Öcalan'a Kenya'dan hiç bahsetmeyen Kalenteridis, gidilecek yerin Güney Afrika'ya gitmek üzere bir ara durak olduğunu belirtti. 
 
KENYA’YA KAÇIRILDI
 
Öcalan, tecrit altında tutulduğu Korfu Adası'nda kaldığı evden 20.30'da hareket edeceği söylenen sözde Afrika uçağı için yola çıktı. Korfu Adası'ndan havaalanına giderken, Öcalan'ın ve Savvas Kalenteridis bir arabada ve önde; ona eşlik eden İbrahim Bayar ve Melsa Deniz ise başka bir araçla arkadan Öcalan'ı takip ediyordu. Öcalan'ı havaalanına götüren araç yol boyunca 7 defa durdu ve havaalanına yüz metre kala aracın şoförü değiştirildi. Yeni şoförle birlikte hareketlenen araç, uçağın kanadına çarptı ve bu yüzden de istihbaratçılar şoförü bir hayli hırpaladı. Daha sonra Öcalan, İsviçre'den gelen ve gizli bir askeri havaalanında bekletilen uçağa götürülerek, bu uçakla Yunanistan'dan Kenya'ya kaçırıldı. 
 
Öcalan, o gün yaşadıklarını daha sonraları şöyle çözümleyecekti: "Pangalos tarafından hazırlandığı söylenen bu uçağın öğelerinin silindiği ve Malezya bayrağı taşıdığı daha sonraları ortaya çıkacaktı. Beni Kenya'dan Türkiye'ye götüren uçak da Malezya bayrağı taşıyordu! Bu benzerliğe dikkat çeken Naksakis, sonraki açıklamalarında, Korfu'da kanadına çarpılan uçak ile Kenya'da beni kaçıran uçağın aynı olduğunu ve bu kazanın da bilinçli yapıldığını belirtir. Şöyle ki; ben daha Korfu'dayken Simitis hükümeti, ABD ve Türkiye ile anlaşarak Türkiye'ye kaçırılmam yönünde plan yapmıştır, ancak 'kaza' nedeniyle uçağın tamiri için zamana gerek duyulduğundan; Kenya hattı, zaman kazanmak amacıyla bu 'kaza'dan sonra devreye konulmuştur. Hatta Naksakis, uçağın tamir masraflarını da ABD'nin karşıladığını söyleyecekti. Böylece, 'kaza'dan önce Kalenteridis'in 'hayali Afrika planı', 'kaza'dan sonra 'gerçek Kenya planı'na dönüşecekti.”
 
KALENTERİDİS ÇÖZÜMLEMESİ
 
1 Şubat'ı 2 Şubat'a bağlayan gece, saat 05.30'da Öcalan'ı almak için gizli askeri havaalanına gelen uçağın hiçbir resmi kaydı, kuyruk numarası, bayrağı, nereye ait olduğunu gösteren bir işaret yoktu. Öcalan'ın yanında bulunan Yunanistan gizli servisi EYP'den Savvas Kalenteridis, kuşkularını gidermek için ikinci defa rolünü oynadı. Ve kendisinin hükümet adına geldiğini, Öcalan'ın diplomatik pasaportunun hazır olduğunu Öcalan’a söyledi. Öcalan, Kalenteridis'in de komplonun içerisinde yer almasına dair değerlendirmesi ise "Kalenteridis için İsa-Yahuda benzetmesi yaptım; on üçüncü havari dedim. Eğer onun tavrı olmasaydı, komplo bu biçimde asla gerçekleşmezdi. Çok güveniyordum ona" şeklindeydi.
 
‘SENİ ARAŞTIRAN BİRİMİN BAŞINDAYIM’ 
 
İsviçre'den gelen ve NATO Gladiosu veya CIA tarafından ayarlanan gizli uçak, 2 Şubat 1999 tarihinde Kenya'nın başkenti Nairobi Havaalanı'na inerken, burada Öcalan'ı Kenya Büyükelçisi George Kostoulas karşıladı. Kostoulas'un havaalanında ilk defa karşılaştığı Öcalan'a, "NATO'da 20 yıldır sürekli seni araştıran birimin başındayım. Seni gökte ararken yerde buldum" diyerek aslında NATO'nun Öcalan'ın tasfiyesi için nasıl organize olduğunu gösterecekti. 
 
Yine MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un "Simitis Hükümeti ile Yunan İstihbaratı bizden yana" ve Öcalan'ın Kenya'ya vardığı 2 Şubat günü katıldığı Antep Sanayi Odası'ndaki toplantıda konuşan ABD Büyükelçisi Mark Parris'in, "Eğer Dışişleri Bakanlığı ve Türk hükümet yetkilileriyle görüşmeler yaparsanız, Öcalan'ın Suriye'yi terk etmesinden bu yana bizim sağladığımız desteğin kendilerini tatmin etmiş olduğunu göreceksiniz" şeklindeki sözleri, komplonun ne kadar büyük olduğunu yansımasıydı.
 
‘GEREKENİ YAPTI’ 
 
Öcalan, Kenya'da olduğu, 3 Şubat 1999 günü ise Kenya Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima ile Yunan Büyükelçisi George Kostoulas arasında gizli bir görüşme yapıldı. Bu görüşmenin yapıldığı sırada bir diğer önemli görüşme Ankara'da İsrail İstihbarat Şefi David Ivry başkanlığındaki bir heyet ile Türkiye Dışişleri Bakanlığı, MİT ve Genelkurmay harekat dairesinden yetkililerin toplantısı oldu. O saatlerde ABD Atina Büyükelçisi Nicholas Burns, Yunanistan'ın Selanik kentinde gazetecilere, "Yunanistan'ın PKK Genel Başkanı konusunda gerekeni yaptı" şeklinde açıklama yaptı. 
Bütün bu gelişmeler, Öcalan'ın ABD-Simitis-Türkiye işbirliğinde Kenya'ya gönderildiğine kesinlik kazandırıyor.
 
İMRALI PLANI DEVREYE KONULDU 
 
4 Şubat 1999 tarihinde ise Kenya Dışişleri Bakanlığı'nda, Daimi Sekreter Kathourima ile Büyükelçi Kostoulas arasında bir görüşme daha gerçekleşti. Aynı günün akşam saatlerinde, bir CIA elemanı Türkiye'nin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'la evinde bir araya geldi. CIA yetkilisi, Öcalan'ın yakalanması için MİT'e ABD Başkanı Clinton'ın emriyle operasyon önerisi sundu. Türkiye, bu öneriyi kabul ederken, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit de sonradan "4 Şubat'ta bize Öcalan'ın Afrika'dan alınabileceği haberi geldi. Onun üzerine bu mekanizma harekete geçirildi" diye açıkladı. Bu sırada Öcalan'a kaldığı Yunanistan Kenya Büyükelçisi'nin evinden çıkması için her türlü baskı yapılıyordu. Ancak Öcalan, o evden çıkmamak için direniyordu. 
 
Öcalan, o günleri "Özellikle 4 Şubat-15 Şubat arası sürekli dışarıya çıkmaya zorlanıyordum; bir ara Kenya'daki bir papazın evine yerleşmem istendi. Yunanistan'ın sorumluluğu ve güvenliği altında olduğumu hatırlatarak, bunu reddettim. Bir başka sefer, Yunanlı olduğu söylenen Kenya Sağlık Bakanı'nın evinde kalmam istendi. Bu öneriyi de can güvenliği açısından sakıncalı görerek kabul etmedim. Buradan da ortaya çıkıyor ki, aslında ilk olarak imham planlanmıştı. Bu olmayınca İmralı Planı devreye konuldu” diyerek daha sonra özetledi. 
 
Bu sırada Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi için uçağın hazırlıkları yapılıyordu. Hazırlıkları tamamlanan uçak, 10 Şubat 1999'da İstanbul'dan Uganda'nın Entebbe Havaalanı'na gitti. TC-CAG tescil işaretli Fransız Dassault imalatı Falcon 900B tipi bu uçağın işadamı Cavit Çağlar'a ait olduğu sonradan ortaya çıktı. Bu uçağın en önemli özelliği ise hiç durmadan 7 saat yolculuk yapabilecek kapasitede olmasıydı. Uganda yetkilileri ile yazışmayı yapan Türkiye havaalanlarında güvenlik konusunda hizmet veren Gözen Havayolları görevlisi Mehmet Dülgeroğlu'nun Entebbe Havaalanı yetkililerine 9 Şubat tarihinde gönderdiği mektupta "Operatör: Nergis Havayolları, Uçak tipi: Falcon 900B, Numarası: TC-CAG, Amacı: İş için-özel uçak” bilgileri yer alıyordu. Mektupta ayrıca uçak ve yolcular hakkında bilgiler yer alıyordu. Dülgeroğlu, uçakta yer alan kişilere yardımcı olunmasını, söz konusu kişilerin vize işlemlerinin de orada halledilmesini istemişti. 
 
OPERASYON EKİBİ 
 
9 kişilik operasyon ekibinde, Atilla isimli kaptan pilot, Sadık Sindal ve Yalçın Bal isimli iki mürettebat dışında 5 MİT mensubu ve 1 askeri tabip yer alıyordu. Bu ekip, Uganda'nın başkentinde bulunan Entebbe Lake Victoria Hoteli'ne yerleşip, Kenya'dan gelecek haberi bekliyordu. Uganda'da yayınlanan New Vision Gazetesi'nin operasyon ekibindekilerin isimlerine ilişkin verdiği bilgiler arasında "Bu tim; Genelkurmay Özel Kuvvetler Birliği'ne bağlı bir tuğgeneral, bir albay ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nden bir subayın da yer aldığı 7 kişiden oluşmaktadır" ifadeleri yer alıyordu. Uçakta bulunanlardan birisi yabancı Gelar Rahim Reha iken, diğerleri ise Naki Kor, Hakan Yiğit, Murat Gürlay, Onur Ateş, Ali Sevgili ve Barış Tayfun idi.
 
‘SENİ ÖLDÜRECEKTİK’ 
 
13 Şubat günü Öcalan'ın elçilikten zorla dışarı çıkarılması için Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos'un müsteşarı olan Vasilis Papaioannou, Büyükelçi Kostoulas'ı arayarak Pangalos'un talimatını iletildi. Pangalos'un talimatı ise her türlü zorlamaya rağmen büyükelçinin evinden çıkmayan Öcalan'ın Nairobi'den serseriler kiralanarak, zorla dışarı atılmasıydı. Bu plan da Öcalan'ın direnmesiyle yine boşa çıktı. Ancak Atina, bu sefer de Öcalan'ın elçilik konutundan çıkarılması için Yunanistan'da 4 kişilik özel bir operasyon ekibi ayarlayıp, elçiliğe gönderilme kararı alındı. Öcalan'ın daha önce dile getirdiği gibi, bu planla Öcalan elçilik konutu dışına çıkarılarak imha edilmek isteniyordu. Sözkonusu bu planın, daha sonra Öcalan'ı İmralı'da ilk karşılayanların sarf ettiği “Yunan polisleri seni Yunan elçiliğinden çıkarsalardı, biz de hazırlık yapmıştık, seni öldürecektik” sözleriyle netlik kazandı.
 
‘UÇAK HAZIR BİR AN ÖNCE GİDİN’ 
 
14 Şubat'ı 15 Şubat'a bağlayan gece, Öcalan’ı götürecek uçağın üzerinde bulunan gerçek öğeler silinerek, yerine sahte Malezya bayrağı ve öğeleri takıldı. 15 Şubat 1999 günü sabah saatlerinde ise Kenya Dışişleri Protokol Şefi, elçilik binasına gelerek Büyükelçi Kostoulas'ı, Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima'nın yanına götürüldü. Burada gerçekleşen toplantının ardından Kostoulas, akşam saatlerinde Savvas Kalenteridis'i de yanına alarak eve geri döndü. Kostoulas, Öcalan'a tanınan sürenin 15 Şubat'ta dolduğunu ve elçilik evinden çıkması gerektiğini belirti. Öcalan'ın istediği bir günlük süreyi ise “Geceleyin neler olabileceğini garanti edemem” şeklinde yanıtladı. Bu görüşmeden bir kaç saat sonra Kenya polislerinin içinde olduğu, Kenya hükümeti plakalı 5 araba, 3 Land Rover tipi cip Öcalan'ın bulunduğu Yunan elçisi Kostoulas'ın evinin bahçesine park eder. Araçlarla gelen Kenya İstihbarat Şefi Noan Arap Ta, ilk olarak Kostoulas ile gizli bir görüşme gerçekleştirdikten sonra Öcalan'la da görüştü. Öcalan, hükümet güvencesi olmadan çıkmayacağını belirtti. Noan Arap Ta ise, “Uçak hazır bir an önce çıkın. Gece yaklaşıyor, geceleyin neler olabileceğini garanti edemem” yanıt verdi. Öcalan'ın ısrarı üzerine Noan Arap Ta, bu defa daha da ileri giderek “Çıkmadığınız takdirde gece sizler için kötü olacak, biz ülkemizde kan dökmek istemiyoruz” dedi. Öcalan bulunduğu yerden çıkmak istememesi üzerin, devreye büyükelçi Kostoulas ve istihbaratçı Kalenteridis girdi. Kalenteridis, Yunan hükümeti adına garanti sözü verdi. Kalenteridis'in Yunanistan devleti adına güvenceler vermesi Öcalan'ın elçilikten çıkmasında etkili olur. Bu süreçte Öcalan'ın uyuşturucu ilaçlarla uyuşturulmasına başvuruluyor. Hatta Öcalan, bu yöntemin günlerce sürdüğünü daha sonra dile getirdi. 
 
KAÇIRILARAK TÜRKİYE’YE GETİRİLDİ
 
Elçi Kostoulas'ın evinin bahçesinde tüm itiraz ve tartışmalara rağmen Kenya polisleri, Öcalan'ı Kostoulas ve Kalenteridis'in gözleri önünde kendi araçlarına zorla bindirdi. Öcalan'ı Türkiye'ye götürecek ekip, Uganda'nın başkenti Kampala'da bulunan Entebbe Lake Victoria Hoteli'ne yerleşip, Kenya'dan gelecek haberi bekleyen ekipti. Öcalan, resmi olarak Yunanistan toprağı sayılan Büyükelçi Kostoulas'ın evinden kaçırılarak, Türkiye'ye getirilip İmralı Cezaevi’ne konuldu. 
 
5 MİLYON DOLAR RÜŞVET
 
Öcalan'ın kaçırılmasının ardından açıklama yapan Kenya Dışişleri Bakanı Bonaya Adhi Godana, Öcalan'ın Kenya'da bulunduğu sırada Türkiye ile hiçbir resmi müzakere yapılmadığını, hatta Türkiye istihbaratının Kenya'da olduğundan bile haberdar olmadıklarını açıkladı. Ancak, gazetelerde Yunan Büyükelçi'sinin yaşananları 15 gün boyunca şifreli mesaj ile Pangalos'a aktardığı ortaya çıktı. 
Yine Öcalan'ın kaçırılmasında rol alan Kenya Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin de 5 milyon dolar rüşvet karşılığı komploya dahil olduğu ortaya çıkmıştı.
 
EVRENSEL HUKUK HİÇE SAYILDI 
 
Yabancı bir ülkenin güvenlik güçlerinin Kenya topraklarında hareket etme serbestiyeti, yasa gereği sadece komşu ülkeler olan Uganda ve Tanzanya için geçerliydi. Kenya yasaları, Türkiye istihbaratının Kenya'da hareket etmesine olanak vermiyordu. Hem Yunanistan elçilik konutunda Öcalan'ın Kenya polisi tarafından kaçırılması, hem de havaalanında bekleyen Türkiye istihbaratına teslim edilmesi, Kenya yasalarınca insan kaçırma suçunu oluşturmasına rağmen onlarda diğer bütün evrensel hukuk değerleri gibi ayaklar altına alındı. 
Öcalan'ın kaçırılmasının ardından IMF tarafından Kenya'ya 500 milyon dolarlık ekonomik yardım yapıldı. 
 
OPERASYONU YÖNETEN KİŞİYDİ 
 
Uluslararası komploda, MOSSAD ajanlarının 5 Şubat Çarşamba günü Kenya'nın başkenti Nairobi'ye geldikleri daha sonradan ortaya çıktı. MOSSAD ekibinin, Kenya'da bulunan Yunanistan elçilik konutunu sürekli gözetleyerek, Öcalan'ın fotoğraflarını çektiği sonradan öğrenildi. Buradaki bilgiler, her akşam İsrail'in başkenti Tel Aviv'e rapor edildi. 15 Şubat günü de "Mümkün olan tüm araçlarla, Öcalan elçilik malikanesinden çıkartılmalı ve Türkiye'ye kaçırılmalıdır" emri verildi. Almanya'da yayınlanan Frankfurter Allgemeine Gazetesi'nin 15 Şubat komplosunun ardından yayınladığı "Öcalan'ın kaçırıldığı 15 Şubat günü, Nairobi Havaalanı'nda İsrailli bir ajan görülmüştür. Olayın tanıkları Mısırlılara göre söz konusu ajan, 1976 yılında Filistinlilerin kaçırdığı Air France uçağına Kenya'nın komşusu Uganda'nın Entebbe Havaalanı'nda düzenlenen operasyonu yöneten kişiydi" haberiyle komploda Öcalan'ın sürekli dile getirdiği MOSSAD gerçeğini kanıtladı. 
 
YARIN: Hatip Dicle: Öcalan özgürleşmeden komplo bitmez 
 
MA / Sadiye Eser - Erdoğan Alayumat